SAVAŞLAR VE SONRASI
06 Aralık 2016, Salı 07:20Yıl 1945. ikinci Dünya Savaşı bitmiş. Almanya da taş taş üstünde kalmamış. Ekserisi Alman olmak üzere 60 milyona yakın insan ölmüş. Kayıtsız şartsız teslim olan Almanya savaşın faturasını çok ağır ödemiş.
Ekonomi iflâs etmiş, Mark’ın değeri sıfıra inmiş. Milyonlarca mark bir ekmek alamaz olmuş. Bana bizim işçiler, ihtiyar bir almanı gösterip "savaştan sonra bir çift öküzünü satmış aldığı para ile sadece bir şişe bira alıp içebilmiş" bunu bize kendisi anlattı dediler.
Galip devletlerin, yani işgal kuvvetlerinin gözü önünde Almanlar kolları sıvamışlar. Yeniden bir Almanya kurabilmek için herkes üzerine düşen görevi yapmış. Saat mefhumu gözetmeden çalışmışlar. Kazandıklarının % 80 bölümünü devlete vermişler.
Erkek nüfus yedide bir nispetine düştüğü için bu millî hamlede kadınların payı çok büyük olmuş. Bu hızlı çalışma ve kalkınma temposuna kadınların bu aşırı fedakârlığı da kâfi gelmeyince dışarıdan işçi getirmeye başlamışlar. Halk idarecisine güveniyor. İdareciler de o güvene lâyık oluyorlar. Tavanla taban arasında bir ihtilaf, bir ayrılık yok. Fikri ve fiziki bir savaş yok. İkisi de el ele tutuşup aynı hedefe hızla koşmuşlar.
Bizde 1920 yıllarda savaştan çıkmışız. Almanlar gibi başımızda işgal kuvvetleri falan da kalmamış. Hepsini sürmüş çıkarmışız. Ama onlar gittikten sonra onların bile yapmadığı, yapmaya cesaret edemeyeceği bir uygulama başlatmışız.
Halkın dedelerinin yaptığı tarihi ve büyük camileri askeri depo ve sevkiyat yeri yapmışız. Bin senedir okudukları ezana müdahale edip değiştirmişiz. Göğsünün üzerinde Kur'an’ı eksik etmeyen, O'nun vaat ettiği şahadet rütbesine nail olabilmek için, 12-15 sene savaş yapıp geriye dönen gazilere, neye Kur'an okuyorsun diye olmadık işkence ve hakaretler yapıp, Kur'anlarını parçalayıp çiğnemişiz.
Aynı gazileri niye takke veya fes giyiyorsun diye sakallarından sokaklarda sürümüşüz. Takke giymek ne kadar büyük bir suç olmuş ki, mahkemesini sadece Erzurum’da o vatan kahramanlarını bin bir zulümle ta oralara gönderip mahkeme etmişiz.
Uğrunda canlarını verdikleri mukaddes kitaplarını ahırlarda ve samanlıklarda bile okumalarına tahammül edemeyip, üç-beş yaşındaki şehit çocuklarını yalın ayak karda kışta karakollara sevk etmişiz. Gazinin koyunu bir lira ediyorsa, bir buçuk lira vergi isteyip, mallarının bir kısmını dağlara kaçırtıp kendi malının hırsızı yapmışız. Yol parası diye gücünün üstünde bir vergi isteyip, veremeyenleri götürüp esir gibi çalıştırmışız.
Devlet memurlarına çok büyük salâhiyetler verip, köylerde ve kasabalarda işgal kuvvetlerinin bile yapmadığı zulümleri yaptırmışız. Hatta şehit hanımlarının ırzına namusuna el uzattırmışız. Bu baskı ve zulümde o kadar ileri gidilmiş ki: "Bunu bize İngilizler, Fransızlar yapmadı" diye feryat etmeye başlamışlar.
Bütün bu soruların cevabı şudur: Savaş sonrası uygulanan, halka rağmen ısrar edilen çarpık zihniyet. Tavanla tabanın barışamaması.
Almanya kısa zamanda kalkınmış ve hâlâ hızla kalkınıyor ama, bu memlekette, yani bizde olanların hiçbirisi onlarda olmamıştır da ondan.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.