ŞEHİTLERE NEDEN MİNNETTARIZ?
02 Mart 2020, Pazartesi 08:33Suriye’de İdlib şehitlerinin sayısı tam olarak bilinmiyor.
33’ mü?
34’mü?
36’mı?
Yoksa daha fazla mı?
Bu konuda kafaları alllak bullak eden bilgi kirliliğinin önüne geçilemiyor.
Konuya açıklık getirecek olan kurum TSK.
Yani Türk Silahlı Kuvvetleri ve Genel Kurmay Başkanı olan şahıs.
Lakin Genel Kurmay Başkanı ortalıkta yok ve görünmüyor.
Sahi İdlib saldırısından sonra Genel Kurmay Başkanı’nı ekranlarda gören var mı?
Komutanın bir açıklaması falan oldu mu?
Biz görmedik. Gören varsa bizi bağışlasın.
Olmadı! Yetmez! bir soru daha soralım: Mevcut Genel Kurmay Başkanı’nın adı neydi?
En önemlisi askerler şehit olurken, şehit cenazeleri hastane morglarına sığmazken, komutanın olay mahalline en yakın bir noktada bulunması gerekmiyor mu?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar durumu toparlamak için oraya buraya savrulup duruyor.
Lakin millet Genel Kurmay Başkanı’nı, Türk Ordusunun başındaki insan olarak iyi ve kötü günde askerin yanında görmek istiyor. Komutandan, TSK’nın varlığını en etkili biçimde hissettirmesini bekliyor. Dolayısıyla komutanın daha çok şehit cenazelerinde kendisini göstermesine vatandaş anlam veremiyor.“Ortada siyasi irade var.” Anlayışı mazeret olamaz.Özellikle de ordu bölgesel bir savaş içerisindeyken ve askerler ölürken böyle bir mazeret olamaz. Siyasi irade ve Milli Savunma Bakanı nasıl sorumluluk alıyorsa, TSK’nın başı da almalı.
İdlib’de kesin şehit sayısı tam olarak bilinmiyor.
Askerlerin kaldığı mekanlar bombalandı.
Binalar, duvarlar yıkıldı.
Derin enkazlar oluştu.
Bombalanan mekanlardan, binalardan ve yıkılan duvarların altından yeni şehit cenazeleri çıkabilir. Muhtemelen bu değerlerdirmelerden dolayı olmalı ki, şehit sayısının fazlalığından söz ediliyor. İnşallah sayı bu kadarla kalır ve fazla artmaz.
Şehitlerin daha çok anneleri ,
Babaları,
Eşleri,
Çocukları,
Kardeşleri,
Yakın akrabaları ağlıyor.
Vatan ağlıyor.
Ama daha çok da şehitlerimizin yakınları ağlıyor.
Çünkü “ateş daha çok düştüğü yeri yakar”
Şehit yakınlarının acısı, onlar yaşadıkça ve onlardan sonra da nesilden nesile sürüp gidecek. Gelecek nesiller “Benim eşim,babam, amcam, kardeşim, yeğenim, dedem Suriye’de İdlib denilen lanet bir yerde ne uğruna olduğunu bilmeden şehit düştü” diyecekler.
Klişeleşmiş bir söz “Şehitlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz” İşte bu söz ülkemizde son 30-40 yıldır, “vaka-i adiyeden” haline geldi. Olağanlaştı. Ezberledik. Neredeyse her gün kullanmaya başladık.En çok da ülkeyi yönetenler kullanıyor bunu.
Çünkü, bildiğimiz ve bilmediğimiz nedenlerden dolayı yıllardır çok sayıda şehit veren bir ülke olduk.PKK için şehitler verdik. Şehit verirken haklı sebeplerimiz vardı. Çünkü mevzubahis olan vatandı.
Yurt içinde illegal örgütlerle mücadelede şehitiler verdik. Haklı sebeplerimiz vardı. Çünkü mevzubahis olan vatanın bütünlüğü, birlik ve ber aberliğiydi.
Sonra Irak’ta şehit vermeye başladık.
Suriye için şehit veriyoruz.
Libya için şehit veriyoruz.
Başka ülkelerde de askerlerimiz var. Çok şükür oralardan fazla şehit haberi gelmiyor.
Biz Türkiye olarak her gün şehit verirken, dünyada savaş dışı durumlarda en çok şehit veren ülke olurken dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler bizim yanımızda değil.
Mesela; PKK ile haklı mücadelemizde müttefikliğine güvendiğimiz ABD
ikili oynadı.”Tavşana kaç tilkiye tut” siyaseti uyguladı. ABD, hem Türkiye’ye hem de PKK’ya silah sattı. Yetmedi. PKK’ya her türlü lojistik ve istihbarat desteği sağladı. PKK’ya havadan ve karadan göstere göstere bizim ordunun envanterinde bulunmayan silahları yolladı. PKK terör örgütünü bize karşı koruyup, kolladı.
Amerika Irak ve Suriye’de de pek farklı davranmadı. İkili oynadı. İki tarafı ama en çok da karşı tarafı himaye etti. Amerika bunları yaparken bizim yöneticiler “Dost ve müttefik Amerika” şarkılarını dillerinden hiç düşürmediler.
Amerika’yı elimizdeki kozları kullanarak (İncirlik ve Kürecik) gibi en etkili biçimde uyarmak gibi bir imkan varken, Rusya’ya yaklaşarak sözüm ona Amerika’ya ders vermeye kalktık. Rusya’ya yaklaştık. Yaklaşırken Rus uçağını düşürdük. Putin bunu bir yere yazdı ve unutmadı. İlişkileri normalleştirmeye çalışırken Rusya’dan S-400’leri aldık. S-400’ler yüzünden Amerika ve NATO ile ters düştük.
Gerek Amerika ve gerekse NATO efelendi ve S-400’lerden vazgeçmemiz gerektiğini her platformda dile getirdiler. Sırf bu yüzden Amerika tehdit üstüne tehdit yağdırdı. “Vazgeçin. Başınıza gelecekleri düşünemiyoruz bile.” Falan dediler. Onlarda tıpkı Putin gibi bunu bir yere yazdılar ve unutmadılar. Sonunda Suriye’de yalnız bırakıldık.
Amerika bizi yalnız bıraktı.
NATO bizi yalnız bıraktı.
Fransa, İlgiltere, Almanya yalnız bıraktı.
Sözde Suriye’de yaşananlar bir insanlık dramı ve uluslararası bir sorundu. Lakin geçen zaman içinde Suriye bizim sorunumuz haline geldi ve şehit üstüne şehitler verdik .
İDLİB’de verdiğimiz 36 şehitten sonra NATO taziye mesajı yayınladı ve şöyle dedi “Türkiye’nin S-400’den vazgeçmesini umuyoruz.” Güya taziye mesajı ama tehdit gibi bir mesaj. “Vazgeçin yoksa siz bilirsiniz.”
İDLİB’de verdiğimiz şehitlerden sonra Amerika ne yaptı? Üzüldüğünü söyledi.
Rus lider Putin ne dedi “ TSK unsurlarının bölgiede olmaması gerektiğnii” söyledi.
Devletler arasında dostluk, müttefiklik, ortak çıkar bunların hepsi hikaye.Güçlü olan kazanıyor. Bir Rus atasözü var şöyle:” Haklı değil. Güçlü olacaksın”
Aile olarak olarak hiç bir ortak noktamız olmayan İsmet İnönü “Büyük devletlerle ilişkiye girmek, ayı ile yatağa girmek” gibidir, demiş.
Doğru bir söz! Ayı ile yatağa girmek en başta ölümü göze almaktır.
Şayet günün birinde ayı ile yatağa girmek mecburiyetinde kalırsan her ihtimali de göze alacaksın. Gelelim iki soruya..
İDLİB’de bizi kim vurdu?
İlk bir kaç saat olayın şoku ile bu soruya cevap bulamadık.
Sonra Rusya “Biz vurduk” dedi de, katilin kim olduğunu öğrendik.
İkinci soru: Verdiğimiz 36 şehitten sonra ülkede neden ulusal yas ilan edilmedi ve bayraklar yarıya indirilmedi? Bazı TV kanallarında “laylom” bir kaç günlüğüne de olsa RTÜK tarafından neden engellenmedi?
Bir söz de “Sana minnettarız şehidim” nutukları atanlara.
Neden bu söz? Öldükleri için mi?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.