ŞEKER KANTARI AÇTI
26 Ağustos 2020, Çarşamba 08:53Konya Şeker üreticilerin “İmdat ve umut kapısı”
Üretici ne zaman daralsa, sıkışsa ve zora düşse “İmdat” diye çığlık atıyor. Aslında zor durumda kalan herkes, hepimiz “İmdat” diye, bağırır ve çığlıklar atarız. Bu ses “Yetişin, bizi kurtarın” demektir.Vaktinde yetişirsen kurtarabilirsin. Yetişemezsen “Yazık oldu” Ya da “Böyle olacağı belliydi” der, geçersin.Önemli olan olay bu noktaya gelmeden önleyici tedbirler almak.
Bu ülkede her gün nice çığlıklar atılıyor “Yetişin, bizi kurtarın” diye. Lakin duyduğumuz halde duymuyoruz. Gördüğümüz halde görmüyoruz. Bildiğimiz halde bilmiyoruz. Vicdanları kapatıktık bir kere acı hakikatlere. Sonra “İmdat” çığlıklarını duymak, yaşanan acıları görmek ve bilmek aksiyon gerektirir. Aksiyon da yapamıyoruz enerjimizi sonu belli olmayan hevesler için kullanıyoruz. Sonra da “Yazık oldu ve böyle olacağı belliydi” sermayesi ile hayatı sürdürmeye çalışıyoruz.
İyi de nereye kadar?
Sahi nereye kadar?
Çaresizlikten ve zamanında alınmayan tedbirlerden sonra halkın bir çok alanda “İmdat” çığlıkları ülkenin semalarını inletirse ne yapacağız?
Bu bakımdan tedbiri elden bırakmamak ve yapılması gerekenleri “Ok yaydan çıkmadan” önce yapmak gerekiyor.
İhtiyaç olan ve yapılması gereken her neyse geç olmadan onu yapmak gerekiyor. Devletin, kurumların, kuruluşların ve yöneticilerin toplum hayatında göstermesi gereken aksiyonlar bunlar.
Muktedirlerin “İmdat” sesinin geldiği yere acilen dönüp bakması gerekiyor. Bakması yetmez, sorunu çözmesi gerekiyor. Yitip giden işlerden, hayatlardan ve değerlerden sonra konuşmak neye yarıyor?
Konya Şeker üreticilerin “İmdat ve umut kapısı” Kurumun yöneticileri bakıyor, görüyor ve önceden tedbir alıyor.
Değerli okuyucular yağlık Ayçiçek’te hasat mevsimi başladı.
Yeşil yapraklı sarı çiçekli ayçekirdeklerinin kafasını kopartmaya başladı bazı bölgelerde biçer döverler. Dünyanın en güzel çiçek demetlerinin yeşil yaprakları kurumaya yön tuttu. Çiçekleri de öyle. Solmayan doğal çiçek yok. Onlar için de mevsim artık sonbahar. Önce tarladan çıkarak fabrikalara gidecek, oradan da sofralarımıza gelecek. Gene insanlara hizmet edecek üstündeki yükü sıcak yaz günlerinde taşımaktan yorulan ve boynu bükülen ayçekirdekleri.
Ayçekirdeği tarımı yağlık ya da eğlencelik olsun son yıllarda ülkemizde hızlı bir artış gösterdi.
Bu alanda dışa bağımlıydık. Özellikle yağlık ayçekirdeğinde daha fazla bağımlıydık. Ülkemizde Trakya bölgesine has olarak bildiğimiz ayçekirdeği üretimi Anadolu illerine gecikmeli olarak geldi. Üreticilerimiz ve halkımız ayçekirdeğini daha çok “çitlek” sanıyordu. “Çıt..Çıt..Çitle..” Oysa bir de yağlık ayçekirdeği vardı. Onun memleketi de daha çok Edirne ve Tekirdağ taraflarıydı. Ayçiçek yağı fabrikaları da da bu civarlarda ve özellikle Edirne Uzunköprü’de kurulmuştu.. Pamuk üretiminin ve pamuk yağının memleketi de Adana civarında kümelenen illerimizdi.
Trakya’dan kalkıp Anadolu’ya gelen yağlık ayçiçek tarımını Konyalı üreticilerinde öğrenmesi gerekiyordu. Yıllar önce Recep Konuk adında bir Çumralı çıktı meydana. Her mevsim kullandığı ve tarlalarını işlediği traktörünün üzerinden indi, yavaş ama kararlı adımlarla yürüyerek tarlasından çıktı ve şehre geldi. Üreticilerin makus kaderini değiştirmeyi kafasına koymuştu. Birilerinin bu işe baş ise baş, can ise can vermesi gerekiyordu. Bölge üreticilerinin daha çok buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi geleneksel tarım ürünlerinin dışında da tarım yapabilir olması gerekiyordu. Endüstriyel bitkiler adına sınırlı bölgelerde yapılan pancar üretimi halk nezdinde genel bir refah yaratmıyordu.
Recep Konuk’un Konya Şeker’in başına geçmesiyle birlikte üreticilerin ufku açılmaya başladı. Üretici bir takım yeni tarım ürünleri çeşidini denemeye başladı. O arada üretmek yetmiyor, tesis de gerekiyordu. Konya Şeker tarafından Altınekin’de kurulan Ayçiçek yağı fabrikası bölge üreticilerinin iştahını kabarttı ve Ayçiçek tarımı daha cazip hale geldi. 2012 yılında 50 bin ton kapasiteli olarak işletmeye açılan bu fabrikanın kapasitesi, kısa bir süre sonra 300 bin tona ulaştı.
O tarihe kadar başta Ukrayna olmak üzere bizden alt liglerde olan ülkelerden ithal edilen ve genleri ile oynanan ve kanser riski taşıyan ayçiçek yağlarını milletimiz yedi ve karşılığında da milyarlarca dolar para verdik.. Halkımız “İmdat” bile diyemedi. Diyemedi çünkü, gözleri kapalıydı ve ne yediğini bilmiyordu.
Yeni bir ayçiçek hasadı mevsimi başladı.
Bizim bölgemizde yüzbinlerce dönüm tarlada meydana getirdikleri doyumsuz , eşsiz renk ve manzara güzelliğinden sonra hasat edilen ayçekirdekleri önce fabrikaya gidecek oradan da evlerimize gelecek.
Ayçiçeklerinin boynu biçer döverler tarafından vurulup yere düşürülürken; onu üretenlerin boynu da henüz belirlenen bir fiyat olmadığı için alıcılar tarafından düşük fiyatla vurulup yere düşürüleceği sırada, üreticilerin Karaoğlanı, Kara Murat değil ama Kara Recep bir kere daha meydana dalıp “Durun ulen” naraları ile başıboşluğa nizam ve intizam getirdi.
Nasıl mı?
Şöyle: Konya Şeker 22 Ağustos itibariyle 9 kantarında yağlık ayçiçek alımına başladı. Geçen yıl uygulanan alım fiyatından sonra meydana gelen enflasyonun iki katı fiyatla ayçiçek alımı yapıyor. Bu önceki yıla göre yüzd 25’lik bir artışa tekabül ediyor. Peşin ve vadeli alım yapan Konya Şeker ürününü vadeli satmak isteyenden üreticilerden vadeli alım da yapıyor. 30,60,90 günlük vadeler için alım fiyatı üzerine her ay 50 tl. artı fiyat veriliyor.
Fiyat açıklanmadan önce fiyat açıklayan ve alıma başlayan Konya Şeker, üreticinin alın terinin karşılığını vermeye çalışırken, üretici işletmelerin ayakta kalması için de çalışıyor.
“İmdat ve umut kapısı” Her şeyden önce çok önemli bir tedbir vasıtası olmalı. Yani büyük acılar,kayıplar ve felaketler meydana gelmeden önce harekete geçmek. Beklenmeyen gelişmelere “Dur” diyebilmek.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.