SELAHATTİN EYYUBİ PENCERESİNDEN
11 Ekim 2017, Çarşamba 07:21Suriye ile Mısır arasında Yemen Devletine kadar uzanan sahada kurulan Eyyubiler; Türkler, Araplar ve Kürtler olmak üzere üç etnik gruptan oluşuyordu. Araplar bürokrasi ve kültürel açıdan üstün bir konumda olmalarına rağmen, siyasi fonksiyonel platformda Türkler ve Kürtler daha etkiliydiler. Şarkın Sultanı diye bildiğimiz Selahattin, Necmettin Eyyub’un oğludur. Selahattin’in asıl adı da Salah Yusuf’tur. Selahattin Eyyubinin annesi Türk’tür. Baba Necmettin ve Oğul Selahattin’in zamanında Eyyubi Devleti sınırları içerisinde yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Süryaniler, Diğer Hıristiyan Gruplar inanç ve siyasi etnisiteye dayalı hiçbir ayrıma tabi tutulmadan huzur içerisinde bu altın dönemde birlikte ve barış yaşamışlardır.
Malazgirt Zaferini hatırlarsınız. Sultan Alpaslan’ın Bizans Kuvvetlerine karşı “Amca Oğullarına Haber Gönderin”dediği ve yardım talebine istinaden, Diyarbakır ve Silvan taraflarından gelen, toplam elli Bin kişilik Selçuklu Ordusu içerisindeki on bin kişilik gurup, buradan gelen Kürt Birliklerinden oluşmuş ve İslam Kardeşliği potasında birleşen et ve tırnak misali Kardeşler Ordusu, iki yüz bin kişilik Bizans kuvvetlerine galip gelerek Romen Diyojeni esir almışlardı.
Türklerin Müslüman olmasından üç yüz yıl evvel islamiyetle tanışan Kürtler itikadı olarak Sünni oldukları için, Şii olan İranlılara karşı, Şafii Mezhebinde olmalarına rağmen Hanefi olan Türklere teveccüh etmişler, önce Abbasi Halifeliğine sonra da Selçuklulara biat etmişlerdir. Hatta Selçuklu Ordusunda Saray ve Sultanı korumakla görevli, Osmanlı’daki Kapıkulu askerlerine muadil Gulemanı Saray sınıfı içerisinde Kürtlerde yer almışlardır.
Bilahare Selahattin Eyyubi Devletinin de diğer devletler gibi bir ömrü olmuş ve çeşitli yıllarda bu coğrafya’ya ilhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular ve Akkoyunlular zamanla hem Kürtlere hem de bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Bunlar içerisinde Cengiz Han’ın torunu Hülagü Kürtlere etnik katliam yapmıştır. Yine Karakoyunlular Devleti Kürtlere karşı davranışlarında insanca bir uygulamayı önemserken, Akkoyunlular ise tam tersi bir hareketle muamele ederken, üstelik birçok Kürt Beylerini’de ortadan kaldırmışlardır. Otlukbeli savaşında da Fatih Sultan Mehmet Han’a yenilen Uzun Hasan Tebrizi Başkent yaparak buraya taşınınca, Doğu Anadolu Bölgesindeki birçok Türkmen Aşiret ve beylerini de beraberinde götürmüştür. Böyle bu bölge coğrafyasında ister istemez Türkmenler zayıflamış ve Kürt Beylikleri güçlenmiştir.
Şah İsmail Akkoyunlulardan sonra Türkmenlere dayalı Şii Hâkimiyetli ve Osmanlı’ya karşı düşmanca tutum sergileyen Tebriz Başkentli Safevi Devletini kurmuş, Kürtlere güvenmemiş ve ilk fırsatta Osmanlı’nın ilerlemesini zorlayacak mezhep bölücülüğü fitnesini harekete geçirerek Anadolu’da isyanları körüklemiştir.
Velhasıl; Sultan Selahattin’in ve Eyyubi Devletinin şahsı hükmünde bir arada et tırnak misali kardeşçesine birlik içerisinde yaşayan İslam Toplumlarının bu güzide toplulukları, aralarındaki bugün gelinen noktada; emperyalizmin azgın pençesinin ve fitnesinin eli ve parmağı olduğunu unutmamak lazımdır. Yavuz Döneminde İdrisi Bitlisi ile biat eden Kürtler en huzurlu dönemlerini Osmanlı ile yaşamışlar hatta yine ehemmiyetine istinaden arz edelim ki; Sevr Antlaşması ile Kürtlerin çoğunlukta yaşadıkları yerlere otonomi verilmesi düzenlemesi İngilizlerce yapılmış olmasına rağmen, Lozan görüşmelerinde Kürt Siyasetçi Milletvekilleri ve Kürt Din adamları” Biz Türklerle Din ve Soy kardeşiyiz, ayrılmayız” diyerek diretmişlerdir. Yine Doğu Anadolu Bölgesinde Kürtlerden kurulan Hamidiye alayları ile Doğu Anadolu’da Ermeni Çetecilere karşı konulmuş ve Kürtler Devlete ve Halifeye olan bağlılıklarını sürdürerek vatan, millet ve din konusunda hassasiyetlerini bir kez daha yerine getirmişlerdir.
Şu an içinde yaşadığımız gelişmelerle ilgili olarak adeta hislerimize tercüman olan Sayın TBMM Başkanımız İsmail Kahraman’ın hem bulunduğumuz coğrafyayı hem de diğer gelişmelere ışık tutacak şekilde adeta parmak bastığı açıklamaları bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu göstermektedir. Kuzey Irak referandumu tüm karşı çıkılmalara rağmen yapıldı. ABD’nin PYD’yi silaha boğdu ve ülkemize karşı asimetrik bir savaş yürütülmektedir.
Diyor ki Sayın Kahraman; “Kürtler, Araplar ve Farslar başta olmak üzere bölge halkları bizim kardeşlerimizdirler. Onlarla ortak bağlarımız var. Ancak onları bize karşı kullanmak isteyen emperyalist güçlerin oyununa gelmektedirler. Bölgede Kürt değil, bir terör devleti kurulmak isteniyor. Türkiye’nin bölgede açılması düşünülen onlara göre Kürt koridorunu, bize göre ‘terör devleti Koridoru’nu kesip atması; birilerini rahatsız etti. PKK ve PYD’nin silahlandırılması ile referandum, bölgeyi sömürme planlarının bir parçasıdır. Bizde tarihin derinliklerinden gelen devlet tecrübesi ve geleneği var. Bu oyunları çok gördük. Bu ve bundan sonrada sergilenecek oyunları bozmaya devlet olarak gücümüz vardır. İhanetler cezasız kalmadı kalmayacak. Türkiye dostluğuna güven duyulan ancak düşmanlarını da cezalandırmayı bilen bir millettir. Ülke içinde ve dışında huzur ve güveni önemsiyoruz. Barışı ve demokratik haklar önceliğimizdir. Ancak egemenlik ve milli bütünlüğümüzü ise asla tartıştırmayız. Bu böyle biline…” ifadesini kullandı.
Şimdi de İdlip operasyonu başladı. TSK ve ÖSO siyasetin emrinde Hükümetimizin Bölgedeki diğer aktörlerle yaptığı anlaşmalar gereği stratejik konumdaki İdlip Operasyonunu başlattı. İnşallah İslam coğrafyasının birlik, inşirah ve Türkiye Liderliğindeki kardeşlik örgüsüne vesile olur. Görülüyor ki coğrafyamızda yeni bir terör devleti, İsrail’in yandaşı olarak kurulmak isteniliyor. Ama Türkiye’nin giderek artan gücü, prestiji, direnci, kararlılığı ve olaylara direk müdahale yeteneği artık biz olmadan hiçbir yapılamayacağını herkese göstermesi; Allah’ın izniyle ve inayetiyle zaferle sonuçlanacak, İslam tüm dünyada yeniden dirilişe geçecektir. Biz inandık Rabbim bizlere yardım eyle. Âmin.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.