SELÇUK ÜNİVERSİTESİ 46 YAŞINDA
14 Nisan 2021, Çarşamba 09:05Cumhuriyet Türkiyesi’nde üniversite hamlesi 1930’lu yılların başında başlatıldı.
1955 yılına kadar İstanbul başta olmak üzere Ankara, İzmir ve Trabzon’da üniversite kuruldu.
1930-1955 tarih aralığında kurulan İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi ülkedeki büyük şehirlerde de, üniversiteye sahip olmanın hayalini doğurdu. Büyük şehirlere mensup siyasetçiler, yerel yöneticiler ve tabi halk yaşadıkları şehirlerde üniversite kurulması için olağanüstü gayret göstermeye başladı.
Üniversite hayalı ile yaşayan şehirlerin en başında Konya vardı.
1955 yılında üniversite hamlesi başlatıldı şehirde.
Devir Demokrat Parti devriydi. Konya’da ülkede bulunan 67 il arasında, Demokrat Parti’nin kalesi olan 3-4 il’den birisiydi. Bu çok güçlü ve anlamlı desteğe rağmen Demokrat Parti iktidarı 1955 ylılında şehirde üniversite kurulumasının yolunu açmadı. Bu konuda hazırlanan kanun Meclis’ten geçmedi. Fakat bu olay halkın üniversite arzu ve iştahını kaçırmak yerine kamçıladı.
O dönemi yaşayan toplum önderleri inat ve ısrar etti.
Bu inat ve ısrar sonucunda 1962 yılında Meram Yeni Yol’da önce Selçuk Eğitim Enstitüsü ardından da Yüksek İslam Enstitüsü açıldı. Bu iki yüksekokul Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak yıllarca eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürdü.
Tarlaya tohum böylelikle çok zor şartlar altında da olsa atılmış oldu.
Tohumu atanlar bu iki yüksek okulun arkasını düşünmeye başladılar bu sefer.
Tohumu atmak yetmiyordu. Atılan tohumu çimlendirmek, yeşertmek ve büyütmek gerekiyordu. Bunun için de aralıksız bir şekilde ilgi ve ihtimam lazımdı. O insanlar o dönemin zor şartlarına ve imkansızlıklarına rağmen bunu başarılı bir şekilde yaptılar. Anlayacağınız, hiç yılmadılar ve vazgeçmediler.
1971 yılında Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi kuruldu. Günümüzde şehrin siyasetçilerinin büyük bir kısmı ile, işadamları ve bürokratlar bu akademiden mezun oldular. Akademi kurulmamış olsa bugün iş ve meslekleri ne olurdu? Şehre ve ülkeye faydaları ne olurdu? Bunu bilmem ama pek adam yerine konmazlar, toplumda da en küçük bir karşılıkları olmayacağı gibi makam, mevki, şan ve şöhret sahibi de olmayacaklardı. Bazıları da siyaset sayesinde köşeyi dönemeyecekti.
O dönemin Konya’sını ilk önce açılan iki yüksekokul ve daha sonra açılan DMMA kesmedi yani yeterli bulmadı. Tarlaya atılan tohum her ne olursa olsun desteklenmeli ve güçlendirilmeliydi. O insanlar da bunu yaptı. Adı olan bir üniversite kurulmalı ve şehirde açılan yüksek okullar ve akademi ile yeni açılacak olan yüksek okul ve fakülteler bir çatı altında toplanmalıydı. Kısacası, büyük şehirlerdeki üniversitelerden farkı olmayan bir üniversite olmalıydı bu şehirde.
VEEE..
11 Nisan 1975 yılında Meclis’ten geçen bir kanunla, Konya’da Selçuk Üniversitesi resmen ve fiilen kuruldu.
Zor ve imkansız olan dönemin etkili insanlarının inat ve ısrarı sayesinde geçildi. Üniversiteye kavuşmak kolay olmadı ama oldu.
Selçuk Üniversitesi kurulduğunda sadece iki fakülte tabelası vardı. Fen Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi. Bu fakültelerde de toru topu 300 kadar öğrenci vardı. İlk yıllar böyle geçildi. Sonra üniversite’de çok hızlı bir şekilde yeni fakülte ve yüksek okullar açılmaya başladı.
Üniversite çok büyük çaba ve uğraşlar sonucu kurulmuştu ama yeni kurulan üniversitenin rektörlük binası dahi yoktu. Derslikleri zaten yoktu. Daha önce DMMA bünyesinde açılan fakülteler de şehrin farklı kesimlerinde bulunan rastgele binalarda eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmekteydi. Mesela Cıvıloğlu’ndaki bina yetmediği için Zafer Meydanı’nın üst tarafında bulunan pembe/ kırmızı renk arası bir binada, Zindankale ve Muhacir Pazarı taraflarında bulunan Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bir kaç katında DMMA’nin üst ya da alt sınıf öğrencileri ders görüyordu.
1975 yılında kurulan Selçuk Üniversitesi’ne rektörlük binası olarak İstasyon Caddesi’nde bulunan Feridiye Karakolu’nun hemen ilerisinde bir bina kiralandı. O tarihte binada kalorifer olmadığı için odalar kömür sobası ile ısıtılıyordu. Öyle fiyakalı makam araçları falan da yoktu. Orta sınıf vatandaşların kullandığı vasıftaki araçlar makam aracıydı. Fakat şartlar ne kadar zor olursa olsun hizmet aşkı vardı bu bu aşk olumsuzlukların üzerinden silindir gibi geçiyordu. Geçmişteki yöneticilerin göstermiş oldukları bu fedakarlık ve güçlü irade sayesinde, Selçuk Üniversitesi bir çok anlamda gelişti, büyüdü ve bu günlere geldi.
Aradan 46 yıl geçmiş.
Selçuk Üniversitesi bugün 23 fakülte, 7 enstitü, 5 yüksek okul, 54 Uygulama ve Araştırma Merkezi ve 70 bin öğrencisi ile Türkiye’nin en büyük ünivesiteleri arasında yerini aldı. 80’li yılların başında prefabrik binalarda eğitim-öğretim faaliyetini sürdürdü. Adına “Baraka Üniversitesi” diyerek, dalga geçenler oldu. Üniversiteyi kuran irade kampüs çalışmalarına başladı. Kampüsün yeri belirlenerek alt yapı ve üst yapı çalışmaları başlatıldı. Kısa zamanda kampüste modern fakülte ve yüksek okul binaları yükseldi. Görkemli yurt binaları yapılırken sosyal alanlar da yaratıldı. Öte yandan çok sayıda rektör de görev yaptı üniversite’de. Görüldüğü gibi sayılar iyi. Üniversite zamanla büyümesine büyüdü de, eksik olan önemli bir konu çoğu zaman gözardı edildi. Eksik olan ise nitelikti.. Eğitim-öğretim boyundaki nitelik yani kalite. Bu anlamda üniversiteler liginde, yukarılara çıkamadık bir türlü.
Yeni yönetimin henüz 10 aylık rektörü olan Prof.Dr. Metin Aksoy’un önünde böyle bir sorun var. Yani üniversiteye nitelik kazandırma sorunu.Geçmişte bir kaç rektörün gösterdiği çaba ve gayretin dışında bu konuda çaba ve gayret gösteren retör olmadığını söylersek, insafsızlık yapmış olacağımızı düşünmüyoruz.
Yeni rektör Metin Hoca bu sorunu aşmalı. Aşması halinde kendisi tam anlamıyıla rektör gibi rektör olacaktır. Sıradan değil, sıradışı olacaktır.
Rektör beyden bunu umuyor ve bekliyoruz.
Akademik dünya da bekliyor.
Şehir de bekliyor.
Haydi hocam boz ezberleri.
Haydi hocam kır zincirleri ve yap bu işi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.