Selçuklular Döneminde İlim Âlim
06 Temmuz 2020, Pazartesi 09:28Türk soyundan Selçuk Bey ve kendine bağlı boylar, Müslüman olmayan Hazar imparatorluğuna haraç vererek yaşıyorlardı. Müslüman olduktan sonra, Belli bir güç hâline gelince: “Müslümanlar kâfirlere haraç vermez” diyerek başkaldırmış, ama başarılı olamayınca 10. yüzyılın ikinci yarısında, Îrân’ın Horasan bölgesine göç etmişlerdir.
Buralara hükümran olan Müslüman Karahanlılar’a ve Samâniler’e haraç ve asker vererek hayatlarını idâme ettirirlerken, güçlenmişler, büyümüşler ve Selçuk Bey’in 1009 da ölümünden sonra torunları tarafından Çin'den, Batı Anadolu’ya, Akdeniz’den, Yemen ve Rusya içlerine kadar büyük bir devlet kurmuşlar. Abbâsîlerden sonra onların kaldığı yerden ilim ve irfân bayrağını taşıyan, İslâm medeniyetini devam ettiren Müslüman bir güç olmuşlardır.(1)
Müsteşriklerden ve Türkiyatçılardan Leon Kahun; “Eğer Türklerin himmeti olmasaydı, İslâm Medeniyeti o derece geniş iklimlere yayılamazdı.” der. Yine bütün ömrünü vererek on ciltlik “İslâm Târihi” yazan İtalyan Târihçisi Leon Kaetano da şöyle der: “Çölden yeni bir din çıkaran Araplar, çok geçmeden o dini başkalarına (Türklere) bırakarak yine çıktıkları çöle döndüler.”(2)
1071 deki Malazgirt Meydan Muhârebesinden kesin bir zaferle çıkan Türkler, Anadolu içlerine doğru hızla akmaya, birçok bölgelerde genelde başlarındaki beylerin isimleri ile anılan beylikler kurmaya başladılar. Ta İznik’e kadar varan, orayı başşehir yapan, İkinci Haçlı Seferinde ise İznik’i boşaltıp, Konya’yı başkent yapan Anadolu Selçukluları da bunlardan biridir.
Hem Büyük Selçuklu Devleti, hem de Anadolu Selçuklu Devleti Doğudan gelen ve “sarı belâ” tâbir edilen Moğol baskıları ile zayıflamış ve 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşında, Moğol Ordusuna yenilince artık otoritesi kalmamış ve onların emri altına girmiştir.(3)
Bir yıldızın zayıflamaya, batmaya yüz tuttuğu o dönemde başka bir yıldız parlamaya başlamış, yine bu Moğol âfetinden çekinip Batıya doğru gelip Anadolu Selçuklu Devletinin müsaadesi ile Söğüt civarına yerleşen Osmanlının yıldızı doğmuştur.
Selçukluların İlme Hizmetleri:
Müspet mânâda her şeyin temeli, harcı, mayası, cevheri ilimdir. Yaratanını tanımak ilimle mümkündür. İyi ve sosyal bir varlık olmak ilimle mümkündür. İlerleyip yücelmek, medeni ve uygar bir millet olmak ilimle mümkündür. Düşmanlara galip gelmek, vatanı, milleti ve şerefi koruyup muhâfaza edebilmek yine ilimle mümkündür. Savaş meydanlarındaki gâlibiyetlerin, plân ve projelerin arka plânında yine ilim vardır.
Vaterlo savaşını kazanınca iki İngiliz General şöyle derler: “İngiltere bu savaşı, Eton kolejinin kürsülerinde kazanmıştır.” Eton Koleji 1440’larda kurulan ve İngiliz din, kültür ve örfüne göre eğitim veren bir okuldur. Bu okulda atılan temel ve maya ta 1815 de, yâni takriben 400 sene sonra yapılanVaterlo savaşına tesir edip zafer kazandırabiliyor.Şeyh Sâdi Şirâzî bu hakîkati şöyle dile getirmektedir: “Yarının ekmeği için bugünden maya tutulur.”
Bunun için İslâm eğitimi; “yeni doğan çocuğun kulağına ezan okumak” suretiyle doğumdan itibaren başlatır. Eğitim yeri her yer ve hayatın her safhasıdır. Fakat sistemli olarak ilim ve irfân öğretilen ilk medrese Hz. Peygamberin mescididir.(4) Buradan mürşit, münzir, mübelliğ, kumandan, parlamenter, elçi, vâli her türlü devlet ve ilim adamı yetişmiştir.
Ayrıca burası sâdece erkeklere yönelik bir yer de değildir. Kadınlar da bu ilim yuvasından faydalanmış, ashap ve Peygamber eşlerinden bâzıları, ilmin değişik dallarıyla uğraşıp temâyüz etmişlerdir. Kısacası İslâm; Müslümanların mayasını ilimle yoğurmuştur.
Yukarıda zikredildiği üzere Asr-ı Saâdette, Emevîlerde, Abbâsîlerde görülen bu ilim coşkusu, Müslüman olan her kavimde görülmüş, bu ivme ile Ortaçağ Müslümanların altın çağı olmuştur.
Türkler; Müslüman olduktan sonra, İslâm’ın ilme ve ilim adamına yaptığı doping sâyesinde, kısa zamanda öne çıkmışlar, Abbâsîlerin zevâli (çöküşü) esnâsında yavaşlattıkları ilim ve irfân bayrağını alıp, yeni bir güç, yeni bir aksiyon ile hızla hedefe doğru götürmüşler, medeniyet basamaklarını tırmanmaya başlamışlardır.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Müslim, Tirmizî, Mâtüridî, müspet ilimlerde; Harizmî, Fârâbî, İbni Sînâ, Birûnî gibi dünyâ çapında birçok ilim adamı Türk asıllıdır. İbrâhim Sarıçam, Seyfettin Erşahin, “İslâm Medeniyeti Târihi”, TDV Yay. 11. Bas. Mart 2018, Ank. s. 298.
2- Ahmet Gürkan, “İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi”, s. 310.
3- Anadolu Selçuklu Devleti 117 yıl, Osmanlı 624 yıl (324 yılı süper devlet) hükümran oldu. Yavuz Bülent Bâkiler, “Sözün Doğrusu-1”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 7. Bas. İst. 2006, s. 169.
4- Caner Arabacı, “Konya Medreseleri”, s. 13.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.