ŞEMÂİL-İ ŞERÎFLER -1
13 Nisan 2015, Pazartesi 00:00Şemâil: “Huy, tabiat, hal, hareket, tavır ve davranış” gibi manalara da gelir.
Istılahta ise: Sadece Hz. Peygamberin hayat tarzını ve yaşama üslubunu, O’nun beşeri yönünü anlatmak için kullanılan bir kelime olmuştur.
Şemâil kitapları; fizik ve biyolojik kanunlar karşısında Hz. Peygamberin diğer insanlardan hiç farkı olmadığı esasından hareketle, O’nun fiziki görünüşü ve sosyal davranışları ile ilgilenmişlerdir. ([1])
Peygamberimizin vefatından kısa bir süre önce kızı Hz. Fâtıma; “Ya Resûlallah! Senin yüzünü bundan sonra göremeyeceğim” diye ağlayınca Peygamberimiz Hz. Ali’yi çağırmış ve: “Ya Ali! Hilyemi yaz ki vasıflarımı görmek beni görmek gibidir” buyurmuştur.
İşte bu hadisedir ki hilye türünün ve şemâil kitaplarının doğmasına, gelişmesine, yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Hatta siyer ve mevlid gibi Hz. Peygamber’in hayatı ile yakından ilgili türler de bu hadiseyi kısmen telmih ederler. ([2])
Türk Milleti bu hususta da diğer Milletlerden çok farklı davranmış, Hilye ve Şemâil’lerin en güzel örneklerini vermişler, bunların kenarına yaptıkları tezhib’lerle içindeki Peygamber sevgisinin ne kadar derûnî olduğunu ispat etmişler, bugün bile ecnebileri hayran bırakan harika eserler meydana getirmişlerdir.
Her eve, her dükkâna ve iş yerine bunları, en azından birini asmışlardır. Peygamber’e olan muhabbetlerinin neticesi, bunların asıldığı evlere belâ ve musibetlerin gelmeyeceğine, o evde bolluk ve bereket olacağına, hâne halkının huzur ve mutluluk bulacağına inanmışlardır. Muska yapıp yanlarında taşımışlar, her zaman Peygamberi ile beraber olmayı istemişlerdir.
Hatta Hilye ve Şemâilleri ezberleyerek Hz. Peygamberi rüyada görebilmek için, her gece yatarken okumayı âdet edinenler bile olmuştur. Cephelerde hayatının baharında dini, vatanı ve milleti için canını feda, kanını sebil edip şehit olan Mehmetçiklerin koynundan Kur’an cüzleri veya bunlardan biri çıkmıştır.
Tirmizî’nin Şemâil’i; İbni Kesir’in Şemâilü’r-Rasûl’ü; Aliyyül Kârî’nin Şerh’i Şifâ’sı; Hüsameddin Nakşibendî’nin Şerh-i Şemâilü’n Nebî’si; Râif Efendi’nin Muhtasar Şemâil-i Şerîf Tercümesi, Şemâil kitaplarının ilk örneklerindendir.
Fakat mensur ve manzum Hilye ve Şemâil örneklerinin en iyilerini ve güzellerini yine İslâmî Türk Edebiyatında bulmak mümkündür.”Türk Edebiyatındaki bu çeşitlilik, diğer Müslüman Milletlerin edebiyatında mevcut değildir.”([3])
“...Öyle ki, sadece O’nu övme ve anlatmaya tahsis edilen başta Nât olmak üzere esma-i nebi, gazavât-ı nebi, ahlâku’n-nebi, hicretü’n-nebi, mevlit, mu’cizât, mi’râciye, hilye, şefaatnâme, kırk hadis, binbir hadis gibi manzum-mensur pek çok tür eser teşekkül etmiştir...”([4])
Dipnotlar:
1- Daha fazla bilgi için bk: Ali Yardım, “Hz. Peygamberi Anlatan Dalları ve Şemâil
Nev’i”, Diyanet Dergisi, Ekim-Kasım- Aralık, 1989, s. 217.
2- İskender Pala, “Hilye-i Saâdet”, T. D. V. Yay. Ankara, 1991, s. 2.
3- Mustafa Uzun, “İslâm Ansiklopedisi”, T. D. V. Yay. İst. 1998, c. 18, s. 47.
4- Bilal Kemikli, “Türk Kültüründe Hz. Peygamber ve Gül İmajı”, Türk Edebiyatı
Dergisi, Kasım 2004, sayı: 373, s. 24.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.