ŞEMS’İN ÖLDÜRÜLMESİ VE KABRİ
11 Aralık 2019, Çarşamba 10:08Şüphe yok ki Hazreti Mavlana’yı, Mevlana yapan önemli şahsiyetler ve değerler var.
O şahsiyet ve değerlerin arasında bilindiği üzere Şems çok farklı bir öneme sahip.
Mevlana’nın can dostu Şems’in ölümü ile ilgili sır perdesinin aradan geçen yüz yıllara rağmen tam olarak aydınlığa kavuştuğu söylenemez. Yalnız bilinen o ki, ikili arasındaki muhabbeti kıskanan ve bu sebepten dolayı cana kıyacak insanların olmasıdır.
Bir noktada Şems’i Şems yapan ölümüyle ilgili menkıbelerdir.Bu konuda çeşitli rivayetlerden söz edilir.
Şems’in Konya’da mı öldüğü yoksa çok yaygın rivayete göre bir cinayete mi kurban gittiği hususu vuzuha muhtaç bir konu olma özelliğini muhafaza ediyor.Yani rivayetler var ama netlik yok.Biz yaygın olan rivayetten söz edelim.
Türk edebiyatının büyük ustalarından rahmetli Ahmet Kabaklı bu olayı şöyle nakleder..
“Şems, Mevlana ile yalnız otururken, dışardan birisi Şems’i çağırıyor. Mevlana ile aralarında şöyle bir söyleşme oluyor:
Şems: Beni öldürmeye çağırıyorlar!
Mevlana: Hayatın da ölümün de sahibi olan Allahı ulularım.
Bunun üzerine dışarıya çıkan Şems, pusuda bekleyen 7 kişinin hücumuna uğruyor. Bıçak ve kılıçla onu paralıyorlar. Şems’in son nefesinde attığı nara, hepsinin aklını başından alıyor, kaçışıyorlar.Mevlana büyük dostunun çığlığını sükunetle karşılıyor. “Allah dilediğini yapar, her şey onun hikmeti eseridir!” diyor. Lakin cinayetin ve çığlığın üstüne gelenler, ortada Şems’in na’şını değil sadece birkaç damla kan görüyorlar. Yüce veli gövdesini alıp sır olmuştur.
Ahmet Kabaklı Hoca yukarıda anlattığı menkıbede daha sonra şunları yazar:
“Şems’in öldürülüşünü anlatan daha somut bir rivayeti Sultan Veled’in hanımı ve Ulu Arif Çelebi’nin annesi Fatma Hatun şöyle nakletmektedir. Bu rivayet daha somuttur. Şems bir gece şehit edilip bir kuyuya atılmıştır. Bu kuyuyu rüyada gören Sultan Veled, yakın dostları ile gidip cesedi kuyudan çıkarmış, Mevlana’nın medresesinin bitişiğine gömmüştür. Bir başka söylenti de Şems’in Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema’nın yanına gömüldüğüdür.”
Şems’in öldürülerek bir kuyuya atıldığı bir gerçek midir? Bunun Mevlevilerce ve devrin insanlarınca böyle bilindiği anlaşılıyor. Nitekim bugün Konya’da “Şems Makamı” denilen ve Mevlevi töresince Yeşil Türbe’den daha önce ziyaret edilen boş bir sanduka bulunmaktadır. Fakat o sanduka ile kapatılan “battal kuyu” aslında kuyu değil de mezar mıdır? Yahut önce kuyu iken sonra mezar haline mi konulmuştur? Hatta Şemsi Tebrizi başka yerde değil de hala orada mı yatmaktadır?
Şems’in mezarı ile ilgili başka önemli bir şahsiyetin sözlerinden de söz edelim.
Bir Mehmet Önder vardı.
Çumra’nın Karkın kasabasında doğup büyümüştü.
Çok kıymetli bir şahsiyetti.
Eski eserler ve müzeler konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği ender adamlardan birisiydi.
İlk gençlik yıllarımızda bizim de müdavimi olduğumuz Hisar dergisi başta olmak üzere devrin milliyetçi- muhafazakar dergilerinde binlerce makale ve şiir yazdı. Ünü yurt dışına taştı. Yaşadığı dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nda, Kültür Bakanlığı’nda ve Başbakanlık’da Kültür Müşteşarlıkları yaptı. Devlet adamlarının çok güvendiği ve değer verdiği bir insandı.
Mehmet Önder Karkın’lıydı.
Köy çocuğuydu.
Köyü anlatan, şehri anlatan, kültürel farklılıkları ve gelişmeleri anlatan çok sayıda çalışmaya özel çabaları ile imza attı.
Bu Konya ve Mevlana aşığı insan 1954-1963 yılları arasında henüz çok genç yaşlarda iken Mevlana Müzesi’nin Müdürlüğü’nü yaptı.
Mehmet Önder Türkiye’nin Müzecilik tarihine adını Şems’in kabrinin yerini bulan adam olarak, yazdırdı. O zaman kendisi Mevlana Müzesi’nin müdürüydü.
Mehmet Önder’in, Şems’in kabriyle ilgili müşahadesinden söz edelim. Tabi kendisinin anlattığı şekliyle..
“Konya’da Mevlana Müzesi Müdürlüğü yapmakta olduğum yıllarda bir gün Hz.Şems’i Tebrizi’nin “Makam” türbesinde bazı araştırmalar yapmıştım. Bu çalışmalar sırasında türbe içerisindeki ahşap sandukanın oturduğu tahta döşemeli zeminde, bir kapak gözümüze ilişti. Kapağı kaldırdığım zaman, bunun türbe zeminindeki mezar mahzenine inen merdivenli bir yol olduğunu gördük. Yılların biriktirdiği moloz ve taşlarla dolu mahzen yolunu titizlikle temizlettim. Bir de gördüm ki ahşap sandukanın tam altında Selçuklu devri türbelerinde olduğu gibi taştan örülmüş bir mahzen var. Mahzenin bir köşesinde de Horasan harcıyla sıvanmış bir mezar. Yerin altındaki bu karanlık mahzende, birden bire karşımıza çıkan bu mezarı gördüğümüz zaman cidden çok heyecanlanmış, soğuk terler dökmüştüm. Bu, yıllardır “Makam” denilen türbede, Şems’in gerçek mezarı olabilirdi.”
Hazreti Mevlana, Şems’e o kadar tutkuyla bağlıydı ki; onun ölümünden sonra yazdığı Şems’e Mersiye’de, dünyanın gözyaşına boğulduğundan söz eder ve “Sağırdır kulağı ecelin, işitmez feryatları” diye, haykırır.
Kaynak: Ahmet Kabaklı, Mehmet Önder
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Engin OK
26-05-2024 14:36Soner görende sanki o zamanda yaşamış da o kadar kesin ithamlarda bulunuyorsun ki iğrençliğin midemi bulandırdı. Allah seni ıslah etsin.
Ahmet
02-01-2024 03:19Soner efendi CAHİLLER CESUR OLUR, bu iftiralar bugün değil ama bir gün önünüze çıkacak emin ol!!!! Gerçekten çok cesursunuz!!! Demiyor musunuz ya değilse ya gerçek ALLAH dostlarıysa ne olacak halimiz diye !!! ALLAH Hidayet etsin sizlere
Mustafa
20-11-2023 03:54Sen her anlatılan hikayeye inanıyorsun yani soner.
soner
04-09-2022 09:12Ne güzel bir güzelleme. Şems , mevlana denen Türk düşmanı nonoş un sevgilisidir. Onu öldürenler arasında, mevlananın oğlu da vardır. Bütün konya , bu eşcinsel ilişki ile çalkalanıyor. Moğolları tutan mevlana, Nasreddin hocayı öldürten zattır. Anadolu Türk islamını yerinden oynatıp, Türk ün kanına giriyor. Neyini güzelliyorsunuz.