SİYASET VE SERVET
25 Eylül 2019, Çarşamba 08:28Bir zamanlar Sedat Çumralıgil adında bir siyasetçi vardı.
Dönemin CHP lideri İsmet İnönü’nün has adamlarındandı.
Uzun yıllar senatörlük yaptı. Senatörlük yaparkan Adalet Bakanlığı yaptı. CHP’nin iktidar olduğu yıllarda kendisine göre az da olsa bir takım hizmetler yaptı. Mesela; Türkiye ilk defa onun bakanlığı döneminde müstakil adliye binalarına kavuştu. Ondan önceki yıllarda mahkemeler valilik binalarında, hükümet konaklarında ve çok sayıda kurumun aynı anda hizmet vermeye çalıştığı binalarda yapılırdı.
Sedat Çumralıgil çok şöhretli bir siyasetçiydi. Siyaset yaptığı dönemde ülkede “parmakla gösterilen” siyasetçilerin başında gelirdi. Ayrıca dededen, babadan varlıklı bir insandı. Çumra’ya giderken Kaşınhanı’nı geçer geçmez yolun solunda dikkat çeken büyük bir çiflikleri vardı. “Çumralıgil’in çiftliği” denirdi oraya. Zaman içerisinde bu çiftlik parçalandı ve parçalar halinde satıldı.Sedat bey “siyaset yapacağım” derken, el de avuçta ne varsa gitti. Anlayacağınız siyaset yaparken cebinden harcadı.Siyaset yaparken saklı gizli ticaret ve büyük şirketlere devletin imkanlarını peşkeş çekerek, ortaklık bağı falan kurmadı. Öldüğünde devlet ona tören yaptı ve Konya’da toprağa verildi.
Bir zamanlar Faruk Sükan vardı.
Doktordu. Ereğli’de doktorluk yaparken, Ereğli Belediye Başkanı oldu. Başbakan Adnan Menderes’in en iyi adamlarından birisiydi. 1960 ihtilalinde içeriye alındı. Çok cesur ve yürekli bir adamdı. İhtilalden sonra durum normale dönünce Adalet Partisi’nden milletvekili seçildi. Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı yaptı. İçişleri Bakanı iken adını siyasi tarihe yazdıran icraatları oldu. Öyle ki Cumhuriyet tarihinin “en şöhretli İçişleri Bakanı” olarak isim yaptı. 12 Mart 1971 muhtırasında Meclis’de CHP lideri İsmet İnönü’nün, bizzat üst aramasını yapan bakan oldu.
Faruk Sükan’da aileden varlıklıydı. Ayrıca eşi Ereğli’nin en zengin ailelerinden birisinin kızıydı. Sükan siyaset yaparken önce kendi mal varlığını sonra da eşinin mal varlıklarını kullandı. Ereğli’nin ileri gelen zenginlerinden olan Gamber Ağa’nın damadı Faruk Bey siyaseti kendisinin ve ailesinin imkanlarını kullanarak yaptı. O da istemesi halinde siyaset yaparken “köşe” olurdu. Hem de “dört köşe” olurdu. Şirketler kurar, kurdurur dönemin şartlarına göre ağa ve zengin olurdu. Ama o öyle yapmadı. Siyaseti ahlaklı ve düzgün yaptı. Kamunun ve milletin malına göz dikmedi. Öldüğünde bir milletvekili emekli maaşı vardı. Cenazesini onu seven dostları kaldırdı.
Yine bir Bahri Dağdaş vardı. Konya Şeker Fabrikası’nın kurulmasında büyük emeği geçen adamdı. 1960 ihtilalinden sonra milletvekili oldu. Tarım Bakanlığı yaptı. O da bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi Tarım Bakanıydı. Tarımda tohum ıslahını ülkenin gündemine Dağdaş getirdi. Ülkenin bir çok köşesinde tohum deneme istasyonları ve çiftliklerinin kurulmasına öncülük yaptı. Konya’daki Bahri Dağdaş buğday tohumu deneme çifliği de onun eseri. Yine Konya’daki devlete ait olan Gözlü, Konuklar ve Altınova çiftlikleri onun eseri. Dağdaş, aileden varlıklı değildi. Devletten aldığı maaşla yaşadı ve öldüğünde onun da sadece milletvekili maaşı vardı. O da günün şartlarında istemesi halinde kendisi ve yakınları adına bir kaç özel çiftlik sahibi olabilirdi.
Bu örneklerin sayısını çoğatmak mümkün..
Mesela; Adalet Partisi’nde Süleyman Demirel’in gözde milletvekillerinden olan Necati Kalaycıoğlu, Oğuz Atalay borç para bularak ve borçlanarak siyaset yaptılar. Milletvekilliği ’nden sonra hayatları yokluk içinde geçti. Onlar da öldüğünde geriye miras olarak milletvekili emekli maaşlarını bırakabildiler.
3-4 yıl kadar önceydi. Anavatan Partisi’nde milletvekilliği yapmış bir dostla konuşuyorduk. Milletvekilliği zamanında Meclis’te önemli komisyonlarda görev yapan eski milletvekili şöyle dedi bize “Anasını satıyım. Kendimize ait ne bir ev sahibi olabildik ne de bir araba alabildik. Milletvekili emekli maaşımızla geçinip gidiyoruz.” İstese sözünü ettiğimiz eski milletvekili de zengin olurdu.
Bu anlattığımız olayın istisnaları yok mu?
Elbette var. Ama bir elin parmaklarını geçmez o istisnalar.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki bugün durum ne?”
Durum ortada.. Anlatmaya gerek yok. Haa.. Bu arada farklı olanlar yok mu? Yani siyaset yaparken ticarete tamah etmeyenler, orayla burayla ortak olmayanlar, bir grup partili/partisiz arkadaşlarıyla şirket ortağı olmayanlar, ithalat/ ihracat ve inşaat işi yapmayanlar yok mu? Tabi ki var. Ama onlarında sayısı fazla değil. Bu dönem biraz farklı değerlendiriliyor.
Siyaset ve serveti yazdık.. Siyaset ülkeye ve millete hizmet için yapılmalı bunu söylemeye çalıştık.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.