Son Dönemlerdeki Hâli Pür Melâlimiz (1)
13 Kasım 2017, Pazartesi 07:24Her hususta olduğu gibi Osmanlının son zamanlarında ilim, irfan, okuma ve kitap aşkı hususunda da bir dejenerasyon olmuş, bu husustaki duygu ve hevesler dumura uğramıştır.
Cumhuriyet devrindeki Harf İnkılâbı, Tekke ve Türbelerin, dolayısıyla birçok kitaplığın kapatılması, vakıfların devletleştirilmesi ve onlara bağlı kütüphânelerin işlevsiz hale getirilmesi, geçmişle alakanın kesilmesi, Osmanlıca ve Arapça kitap okuyanların, evinde bulunduranların takibata uğraması, İstiklal Mahkemelerinde süründürülmesi, bunları yapanlara terörist muâmelesi yapılması gibi hususla tuzu-biberi olmuş ve okumayan, anlamayan, araştırmayan hattâ düşünmeyen, tek düşüncesi boğaz ve nefsî arzuları olan bir nesil türemiştir. Bazı misaller verirsek, söylediklerimiz daha iyi anlaşılır:
Taha Akyol Milliyette, MEHMED Turgut'un İş Bankası'nca yayımlanan "Japon Mucizesi ve Türkiye" adlı kitabını tanıtırken şu satırları aktarıyor: "33 yıllık Abdülhamid devrinde çeşit olarak basılan kitap sayısı yıllık ortalama 4 bin çeşittir... Cumhuriyet devrinde ilk defa 1963 yılında 4 bin çeşidin üstüne çıkılabilmiştir.”(1)
Bu demektir ki; Harf Devrimi bu millete yarım asır kaybettirmiştir.
Avrupa okumanın kadrini bilip mahkemece ceza almış suçlulara bile kitap okuma cezası verdiği günlerde; biz Hıristiyanların Endülüs Müslümanlarına yaptıkları muâmeleyi yapıp, milletimize dedelerinden kalan miras kitapları yaktırmış, mezarlara gömdürmüş, kuyulara attırmış, küp kapağı yaptırmış veya öldüm pahasına Batılılara sattırmışız. Evinde baba-dede mirası Kur’an, Arapça veya Osmanlıca kitap, mektup, senet, fotoğraf veya başka bir materyal bulunduran kişilerin sırtına bunlar yükletilip karakollara kadar taşıtılmış ve oralarda imha edilmiştir.(2)
Devrin Diyanet İşleri Başkanı A. Hamdi Akseki’nin yazdığı bir kitabın bile zararlı diye o günün hükümeti tarafından toplatılması, Hacı Bayram Câmii etrafındaki meydanın isminin Ogüst Meydanı diye değiştirilmesi, o günkü zihniyetin, okuma, mâzi ve târih düşmanlığının tezahüründen başka bir şey değildir.(3)
1960 darbesini yapan subaylarla yapılan röportajlarda ortaya çıkmıştır ki, hiç kitap okumamışlar veya birkaç tane Atatürk’le ilgili kitapla iktifa etmişlerdir.(4) Şu bilgide çok enteresandır ve bu millete uygulanan fikrî kıyıma iyi bir misaldir:
Birinci Dünya Savaşında subay, astsubay, askerî ve sivil personel olarak 500 Alman bizimle savaşmış ama Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı ile ilgili bizdekinden çok kitap, makale, film ve doküman yapılmıştır.(5)
Bizde durum bu iken, Tekke, Türbe ve Zaviyeleri kanunla kapatıp, vakıfları devletleştirirken, dünya çapında tanınan Mevlânâ Hazretlerinin Türbesini bile Müze haline getirirken, Bugün ABD Mevlânâ ile ilgili en fazla çalışmanın yapıldığı memlekettir. ABD’de şu anda 200 dolayında Mevlânâ ile ilgili kitap satıştadır. Bunlardan bazıları ABD de en fazla satan kitap konumundadır.(6) Mevlana’nın Mesnevisi 1987 yılında en çok satan yabancı kitap olmuştur.(7)
Osmanlı tahtında sâdece 93 gün kalabilen Beşinci Murad’ın torunu Kenize Murad diye meşhur kadın annesi Selma Hanım Sultanın (bir Hint mihracesi ile evlenen sultan) hayatını anlattığı kitabı yalnız Fransa’da 1 milyon 200 bin adet satmış, betseller olmuş, bir yılda 20 dile çevrilmiş en son 1990 yılında Türkçeye de tercüme edilebilmiştir.(8) Yani dünya dedelerimize hayran biz ise düşmanız. Ne garip!
Prof. Dr. Halil İnalcık’ın, dedelerimiz Osmanlı ile ilgili eseri; “The Ottoman Empire: The Classical Age” isimli eseri Londra’da 1973 de basılmış, 30 yıl sonra 2003 te ancak Türkiyede basılabilmiş, Sırplar, Hırvatlar, Romenler, Makedonlar, Arnavutlar, Yunanlar, Ukraynalılar yani 7 tane devlet bizden önce kitabı kendi dillerine çevirmişler, milletlerinin ve araştırmacılarının hizmetine sunmuşlardır.(9)
Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde ismi geçen devletler bizden seneler önce bu Seyahatnemeyi basıp, bazıları da en azından, kendi devletlerinin mevzusu geçen bölümleri basıp milletinin hizmetine sunmuş, biz ise bu kıymetli eseri yeni harflerle basıp milletimizin istifadesine sunamamışız. Bu ancak onlardan yıllar sonra çok yakın târihte mümkün olabilmiştir.(10)
Dipnotlar:
1- Taha Akyol, Milliyet Gazetesi, 25. 12. 2001.
2- Mehmed Şevket Eygi, “Yakın Târihimizde Câmi Kıyımı”, Târih ve İbretYay. İst. 2003, s. 94.
3- İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 75.
4- Yavuz Bülent Bakiler, “Unutamadıklarım” Yakın Plan Yay. 2013, s. 23.
5- Metin Hasırcı, “Bir Başka Açıdan Çanakkale”, Yeni Dünya Yay. İst. 2007, s. 33.
6- “Mevlânâ ve İnsan”, Sempozyum, TDV Yay. 2008 Ank. s. 66.
7- Bilal Eyüboğlu, “Mevlânâ ve İnsan”, Sempozyum, TDV Yay. 2008 Ank. s. 114.
8- Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 155.
9- Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 160.
10- Erol Güngör, “Sosyal Meseleler ve Aydınlar”, Ötüken yay. İst. Kasım 2003, s. 87.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.