SÖYLESEM TESİRİ OLMAYACAK BİLİYORUM
05 Temmuz 2023, Çarşamba 00:00Çok şeyler söylemek isterdim ama bazı sözlerin ve konuların üzerinde fazla durmayacaksın. Konuşan ya bilmediğinden, ya da çokbilmişliğinden konuşur, bilmediği hayatlara müdahil olur, kendine vazife çıkarır. En iyisi üzerine gitmemek, çünkü ya kırarsın, ya da değerin düşer kırılırsın. Ya haklıyken haksız olursun, ya da nefesin tükenir yorulursun. Söyleyeceksen de, harcadığın nefes, söylenen söze değsin. Ve unutma ki, yaptıklarınla değil, hep yapmadıklarınla eleştirilirsin.
Yorum ve üslup, kişinin karakterini ve olgunluğunu ortaya koyar. Bazı karakterler vardır, sebepli sebepsiz ortaya çıkarlar, durumdan kendilerine vazife çıkartmaya çalışırlar. Kendi çamurunu görmeyen, konuşarak kendini gül bahçesinde, bir başkasını kendi olduğu çamurun içinde görürler. Belki de hatalarından dolayı seni de çamura çekerek vicdanlarını rahatlatma derdindedirler. Belki de cevap verip senin aynı seviyeye düşmene, bilerek ya da bilmeden zemin hazırlarlar.
İnsan olmak o kadar zorlaştı ki, kimse aslında kastettiği şeyi söylemiyor, kimse net ve olduğu gibi değil, her düşüncenin, her davranışın altında başka bir şey var. Yani herkesin korkunç taktiksel hareketleri ve düşünceleri var. Kimse kimseyi düşünmüyor, sadece çıkarlarını elde etmek için yaşıyorlar.
Dün gül bahçesinde olan, bugün çamurda diye laf söyleyen, gülün de köklerinin toprakta olduğunu düşünmeden konuşur. İnsanın da özü toprak değil mi? Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. İşte asıl mesele, “toprak olmak, ama çamurlaşmamak.” Ne yaptığını, ne söylediğini, nasıl söylediğini bilmek. Dün ne diyorsan, bugün de aynısını söyleyebilmek, dün neredeysen bugün de aynı yerde, aynı inançla durabilmek.
Herkes kendinin ne olduğunu çok iyi biliyor, ama hatalı olduğu halde, biri veya birileri hakkında gerekli gereksiz konuşarak vicdanlarını rahatlatma derdinde. Oysa kendini bilen insan, böyle bir vicdanı olacağına, alır onu çöpe atar, o zaman belki daha çok rahatlar. Çünkü kendini haksız yere rahatlatacak vicdan ha olmuş, ha olmamış, ne fark eder ki?
Ama bazı şeylere fazla takılmamak, üzerinde durmamak lazım. Çünkü zaman her şeyi yeri gelince gösteriyor. İnsanların gerçek yüzlerini gözler önüne seriyor, öyle ya da böyle bir gün geliyor, insanın çamurunu da, gülünü de gözler önüne seriyor. Gül zannettiğin çamur, çamur zannettiğin de gül olarak ortaya çıkıyor.
Yargılamayın, sorgulamayın, bilmediğiniz hayatların içine dâhil olmak için çabalamayın. Derdi olan derdiyle uğraşsın. Derdi olmayan da kendisi için “pazara gitsin dert satın alsın” ki, başkalarının ayıplarında, kusurlarında, üstüne vazife olmayan şeylerde kendine yer aramasın, satın aldığı derdiyle uğraşsın.
İçin yandığı halde, sabredebiliyorsun ya hani. Kabullenemediğin halde yine de sabredip susabiliyor, hak etmediğini bildiğin halde yine de sukut edebiliyorsun ama bazen patlıyorsun işte. Bazen çok zor gelir insana, o suskunluğu ve kırgınlıkları içine atmak. Belki de dolup taştığından boşalma gereği hissinden dolayı olsa gerek, susmamayı tercih eder. İşte o anlardır belki de susmayı başaramayışın.
İşte o, bazen dediğin zaman, susmak gerekirken susmamayı öğrendim. Konuşmasam da yazıyorum. Bu da benim hatam olsun. Söylemek istiyorum ama söylesem tesiri olmayacak biliyorum lakin susunca da gönül razı olmuyor. Bazen de, Hadsize haddini bildirmek, bir fakire hırka giydirmekkadar sevapmış düşüncesiyle, hadsize de haddini yazarak bildirmeye çalışıyorum. Olsun varsın, bu da benim kusurum olsun, ne yapalım, bu kadar kusur, kadı kızında da bulunurmuş.
Madem bu kadar veciz sözlerle süsledik yazıyı, son söz olarak,
"Suskunluğum asaletimdendir,
Her lafa verilecek bir cevabım var.
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye,
Bir de adama bakarım adam mı diye?" der, güler geçerim…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.