SOYSUZLAR TÜRKİYE?YE KARŞI
16 Aralık 2015, Çarşamba 08:40Etrafımızdaki daraltılmaya çalışılan çember kadar içeride de hainleri bol olan bir ülkeyiz. Belki hiçbir ülkede bizim ki kadar hain yetişmemiştir. Yıllar yılı batı endeksli güdümlü bir tek çerçeveli eğitim programının ülke gerçeğinden ayrı bir şekilde kendi öz kültürünün dışlandığı ve hilaf olarak algılandığı dönemlerle halka dikte ettirilen değer dışı yanlı tutumlarla sürdürülen operasyonla, hedeflenen kitlelerin ham meyveleri bugün kendi kültürüne ve öz cevherine ihanet olarak kayıt altına alınmaya başlanmış, son yaşanılan olaylar veçhesinde, ülkemizin bazı yerlerinin içerdeki gönüllü tezgâhtarları tarafından şura bura bombalanması telkininde bulunulmuştur. Ne kadar kendi özümüzden uzak bir toplumuz değil mi? Kafasını batıya bandıranların aldıkları eğitim anlayışından başka ne beklenir ki diyerek sadede gelelim.
Stratejik mevki itibariyle hem dünya ölçeğinde hem de bulunduğumuz bölgemizde güçlü bir Türkiye’nin varlığı barış için elzemdir. Çünkü Türkiye bir dengedir bölgede. İnsanlar ve toplumlar için barışsembolüdür. Hayattarzıdır. Tarihin her döneminde hangi kavimler burada bulunmuşsa bu konuma bağlı olarak buraların önemi hiç kaybolmamıştır.
Anadolu’nun Türk yurdu olarak bize bırakılan emanetini korumak aldığımız kutsal davayı hiç tavizsiz Türk’e yakışır bir anlayışla barış ve huzur içerisinde götürmek burada bulunan yaşayan halkın istek ve sorunlarını öncelikle çözmek yöneticilerin görevidir.
Halkın yönetime katılmasıyla beraber bilinçli bir toplum kuşağının yetişmesi ve eğitime gereken önemin verilmesiyle refah seviyesi ve gelir düzeyi kültürel ahengi zengin ve gelişmiş bir toplum olarak yaşamak elbet bizimde baş gayemizdir. Âmâ bu coğrafyanın kendine özgü nitelikli şartları doğrultusunda tedbirleri çağın gerektirdiği şekilde dikkate alarak ruhumuza kazımalıyız. Ancak bir ve beraber olan halk ayakta kalabilir ve varlığını sürdürebilir.
Bundan yaklaşık 1979-80’li yıllara doğru geriye gittiğimizde de coğrafyamızın ne kadar karmaşık rejim atraksiyonlarıyla satranç oynadıklarını görebiliriz. Sözde İslam Devleti ünvanlı bir İran’ın Amerikan karşıtlığı, Suriye’nin aşırı Moskova bağımlısı olduğu, Bir zamanlar Filistin’de Marksist gurupların cirit attığını söyleyebiliriz. Sedat ve Kaddafi gibi çapsızlarında ne yapacakları belli olmayan davranışları ile Bir zamanların Saddam Hüseyin’inde yine batı endeksli zaman zaman batıya kafa tutan ama kendi halkını baskı ve zulümle zapturapt altına almaya çalışan bir yönetim anlayışlarının olduğunu ifade edebiliriz.
Bu toplumların zorlama ile yönettikleri devletlerinde her şey kontrollü ve insan hakkı diye bir şey bilinmezken bugünde; o günlerden kalan bir birikimin batı tarafından yönlendirildiği bu coğrafyada artık, hayat durma noktasına getirilerek kanlı bir iç savaşın tüm dünyayı etkileyecek boyutlarına doğru adıl adım gidildiği müşahede edilmekte ve büyük devletlerin içişlerine burnunu sokmalarıyla beraber nükleer başlıklı füzelerden de bahsedilmektedir.
Rahmetli Erbakan Hocamızın; ”Bir gün Suriye meselesi çıkarsa(ki zaten hiç eksik olmadı ki) hedef doğrudan Türkiye’dir” demişse bugün bu sözün ne denli haklı olduğu günlerdeyiz. KızılMoskova her seferinde Kıbrıs konusunda hep Rumları yanında yer alırken, Dünya siyasetinde bir numaralı düşman olarak Ülkemizibellemiştir. ÇünküRusya’nın hedefleri karşısında durabilecek ve savaşı göze alacak tek ülke Türkiye’dir.
Türkiye her ne kadar NATO Paktında olsa da, sadece bu pakta güvenerek varlığını sürdüremez. ZatenNATO’nun ne yaptığı belli değil. Türkiye ancak kendi varlığına ve kendi gerçeklerine dayalı olarak bir yerlere gelir. Değilse sırf batıya güdümlü anlayışıyla ve onların desteği ile sadece etrafına bakınır.Boğazların ve Anadolu’nun Rusya’nın hedefinde olduğunu bilmeyen var mı? Kremlin için bu en önemli milli meseledir. Kırıma sahip olan ve dünyanın sessiz kaldığı Moskova, yine aldığı icazetle Suriye’ye dalınca işin boyutu genişlemiş ve Türk-Rus savaşının somut eşiğinden dönülmüştür. Ancak kinleri bitmeyen Moskoflar düşürülen uçak acısının kuyruk sancısını unutmayacak bize ödetmeye çalışacaktır.
Bugün Rusya’nın yanında yer alan İran’la, Esat rejimini ayakta tutmaya çalışan Rusların aynı kulvarda buluşmaları ve mezhepçilik illetiyle Şiilerin Sünniler üzerinde ölüm kusan makinalarına karşılık, bizimdeEsat rejimine karşı savaşan Bayır Bucaklı kardeşlerimize yakın durmamız inanç kültür edep ve coğrafyamızın gereğidir. Hatta Bölgesel Kürt yönetiminin Ankara’nın safında bulunması için gösterilen çaba ve Rus doğalgazına karşılık Türk Cumhuriyetleriyle beraber bu bölgenin bizim topraklarımıza akacak gazının sevkiyatının ekonomik ve kültürel bağların güçlenmesi ile tarihsel bir misyonun yeniden keşfine kapı aralayacağı aşikârdır. İyimser konuşuyorum çünkü bölgesel yönetim eli ayağı Türkiye’ye bağlı ve muhtaç bir durumda. Ve hep Türkiye’nin desteği ile varlığını korur. Bu nedenle her şey ülkemizin kendine gelmesine bağlı ve adım adımda bu gerçekleşiyor. Bizim avantajımız sadece bölgemizde değil, kendine en sıkı rakip gören ve yaklaşık yüzyıldır ülkesinde Türkleri esaret altında tutan Rusların korkulu rüyası haline gelmekte var işin içinde. Ve yine Çeçenlerin Kafkas kartalı Şeyh Şamil’in torunları olarak cengâverlikleri yadsınamaz bir gerçek. Bu yönüyle büyük düşünen kendi ayakları üzerine duran ve mazlumların ümidi ve iddialı bir devlet konumuna ramak kalan bir Türkiye arzusu, içerdeki hainlerin planlarını bozsa da, ”Biz kendi halkı ve bölgesel kültürel ve ekonomik ilişkilerin sıkılaştırıldığı bir kardeşliğin temellerinin atıldığı ve Türkiye’nin Lider olduğu bir konsensüsüinsanlık adına destekliyoruz”. Bizim atalarımızın hak adalet ve barış ve kardeşlik anlayışı insanlık için bir kurtuluş vesilesidir. Bunu devam ettirecek olanda bugün bizleriz, bu asla bir hayal değil, vakıadır…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.