TAMAH VE KRİPTO PARA
28 Nisan 2021, Çarşamba 10:12Bir ticaret yapmadan para kazanmanın, paraya para kazandırmanın geçmişine bakalım önce.
80’li yıllar da bankerler vardı.
Sıradan yazıhanelerde/dükkanlarda çok sayıda insan bankerlik yapıyordu. Bir masa bir kaç da küçük tabureden başka sermayeleri yoktu. Ülkemizde 200 kadar banker türemişti. İlk aylarda yatırımcılırına kazandırıyorlardı. İleride en çok kazanan da kendileri olacaktı.
İstanbul’da yaşayan ve bankerlik yapan bir kaç tane de Konyalı vardı. Bazı bankerler gibi onların akibeti de feci oldu.
O yıllar da elinde parası olan insanlar bankerlerin kümelendiği İstanbul’a gece/gündüz demeden giderek parasını teslim ediyordu. Yaşadığımız şehirden de giden çok sayıda insan vardı. Ticaret yapmadan para kazanacaklar ve servetlerine servet katacaklardı. İlk aylarda aldıkları paralar da aslında kazanç değil, oltaydı. Hırslandılar ve ellerinde avuçlarında ne varsa bankere teslim ettiler.Sahip oldukları menkul ve gayrimenkulleri satıp paraya çevirerek, bankerlere verenler de vardı.
Çok kazanacaklar ve büyük paralara sahip olacaklardı.
Bir koyup beş alacaklardı.Ticarette böyle bir kazanç yoktu.
Bankerler o dönemin gazetelerine boy boy reklam veriyordu, kendi aralarında müthiş bir rekabet vardı. Daha çok para toplayabilmek için kar yüzdelerini durmadan artırıyorlardı. Gazetelere boy boy reklam veriyorlardı. Televizyon ve radyolarda da reklamları vardı. Birbirinden güzel alımlı/çalımlı, güzel yüzlü, güzel bacaklı ve seksi mankenler gazete reklamlarının olmazsa, olmazlarıydı. Bu aslında bankerlerin icat ettiği “Mala gel, mala gel” reklamıydı. Yüksek kazanç ve “mal” hayali yatırımcıyı gevşetti. Bankerler de hayal edemeyecekleri kadar para topladı.
Bankerlerin çoğu eğitimsiz ve cahil olup, yaşları da küçüktü.
Ülkemizde bankerlerin saltanatı iki yıl sürdü. Sonra “Bumm..”
Yüz binlerce bankerzede “sap” gibi ve çırılçıplak ortada kaldı. Ortada değil dana para, ana para bile kalmamıştı. İlk günler de verilen karlar da aslında, yemdi,yem.
Bir sonraki süreçte, “Yeşil Sermaye” hareketi başladı ülkemizde. Yani düşündüren adıyla “İslami Holdingler.
Bunlar bankerlere göre daha bilinçli ve daha organize hareket ediyordu.
Şehirlere yayıldılar ve kök saldılar.
Bazı avrupa ülkelerine yayıldılar ve oralarda kök saldılar.
Yurt içinde, yurt dışında komisyon karşılığı çalıştığı söylenen çok sayıda insanla bir araya geldiler.
Şirketler kurdular.
Holdingleştiler.
İslami hassasiyeti yüksek olan insanların gönlüne girdiler.
Cami cemaatını arkalarına aldılar.
Kendilerinin kuruşları yoktu. Ama kendilerine inandırdıkları mütedeyyin ve dindar kitlenin parası vardı. Bu kitle daha çok yurt dışında zor şartlar altında çalışan bir kitleydi ama önemli değildi. Önemli olan marklar, dolarlar, liralardı. Gerisi masaldı. Akılları varsa, ütülmeselerdi.
Yurt içinden ve yurt dışından yüzlerce milyar mark,dolar ve lira toplandı. Bavullar dolusu, çuvallar dolusu para geldi yurt dışından.
Haksızlık olmasın topladıkları paralarla ilk yıllarda bir takım işler de yaptılar.
Fabrikalar kurdular.
Oteller yaptılar.
Gıda sektörüne girdiler.
Zincir marketler kurdular.
Medya sektörüne girdiler.
Banka ortaklıkları bile old
On binlerce işsize, iş verdiler.
Mütevazı yazıhanelerine sığmayıp, plazalar yaptılar. Kendilerini “Gökdelenlerin efendisi” sanmaya başladılar. Para elin parasıyda.. “Elin taşı, elin kuşu” hesabı öne geçti. Kuş vurulursa ne ala, vurulmazsa ne ala. Gam ve kedere ne gerek vardı.
Yatırımcılarına, koydukları sermayeye göre kar payı vereceklerdi.
Bu sistemin adı” faizsiz sistem”di.
Dini bütün yatırımcılara damardan girdiler. Elinde parası olan “faizsiz sistem” sözünü duyduktan sonra gevşedi ve gitti elindeki parasını bu holdinglere büyük bir gururla teslim etti. Hem islama hizmet edecekler, hem de kazanacaklardı.
Bankerler örneğinde olduğu gibi “Yeşil Sermaye” patronları da medyaya el attı. Bazı gazetelerle ve özellikle de kendi siyasi görüşlerine yakın gazetelerle içli dışlı oldular. Bu gazetelere büyük paralarla reklamlar verdiler. Para karşılığında kendilerini öven ve destekleyen haberler yaptırdılar. Maksat yatırımcının güvenini kazanmak ve onu çoşturmaktı. Nitekim yatırımcı fazlasıyla güvendi ve çoştu. Beyin yıkama yöntemi sayesinde bir ara bunlara olan güven, devlete olan güvenin önüne geçti. Bunlar ne da olsa dini bütün ve ağzı dualı insanlardı. Kötülük gelmezdi. Hak ve haram da yemezlerdi.
Para belli merkezlerden bir şekilde gelirken, işler de yolunda gidiyordu.
Sonra para gelmeyince, iş bitti.
Yani?
Yani “Taş bitti, inşaat paydos”
Milyarlarca mark, dolar, lira, mal ve mülk buharlaştı. Yatırımcı da “Nerde benim karım? Nerde benim yeşillerim” dahi diyemedi.
Ülkemizde insanların yüksek kazanç vaadiyle kandırılması bu iki uç örnekle kalmadı.
Jet Fadıl lakablı Fadıl Akgündüz’de yatırım ve yüksek kazanç vaadiyle kendisine inandırdığı insanlardan para topladı.
Jet Fadıl yatırımcısına yerli otomobil yapma sözü vermişti.
Jet Fadıl yatırımcısına toplu konut yapma sözü vermişti.
İslami otel falan da yapacaktı.
Yurt dışında da yatırım yatırım yapacaktı.
Renkli bir kişiliğe sahipti, popülerdi.
Doğduğu şehirden milletvekili bile seçilmişti.
O da topladığı paralarla üstelik bir kaç defa topladığı paralarla ortadan kayboldu.
İki yıl önce bir de Çiftlikbank olayı yaşandı ülkemizde.
25 yaşında ve esas mesleği bulaşıkçılık olan inek gibi bir oğlan, ineklerin memesi üzerinden binlerce insandan milyonlarca dolar para topladı. Çocuğun eğitimi falan yoktu. Lakin binlerce eğitimli insan gitti parasını bu çocuğa inanarak, ineklerin memesine bağladı. İneklerin memesinden para kazanacaklardı.
Çiftlikbank’ta, “Bumm..” Gitti yüzlerce milyon dolar daha.
Ve.. Son vurgun, gündemdeki dolandırıcılık.
Kripto para.
Yani sanal para. Tamamen digital ve fiziksel bir karşılığı olmayan para, bitcoin.
Yöntem öncekilerden farklı değil.
Yüksek kazanç vaadiyle toplanan paralar. Sanal ortamda güzel bacaklı, cömert göğüs dekolteli kızlarla ve bir birinden seksi mankenlerle yapılan reklamlar. Yatırımcıya en baştan armağan edilen hayaller.
Kripto para ticareti yapanların milyonlarca yatırımcısının olduğundan söz edilmekte..Bunların bir kısmı yüzlerce milyon dolarla yurt dışına kaçtı. Yurt içinde kalanları da devlet toplamaya başladı. Bu olayın en tuhaf tarafı da kripto para ticaretinin yasal olmaması. Herhangi bir otorite tarafından yönetiliyor ve denetleniyor olmaması. Ülkemizde kripto para ticaretinin bir yasası bile yok. Bu bilgiye rağmen yüz binlerce insan giderek çok para kazanmak hırsıyla hayalcilere parasını teslim etti, parasını sattı iyi mi?
Bir de kripto para ticareti ile iştigal edenler, 20’li yaşlar da olup herhangi bir iş ve para yönetme tecrübeleri de yok.
Kaybolan onlarca milyar dolardan sonra ahlar, vahlar ve suçlu arayışları.
Bu da başlı başına tuhaf bir durum.
Suçlu kim?
Bu durumda 40 yıldır soyanlar ve sağanlar suçlu da, soyulanlar mağdur mu oluyor? Devlet de görevini yapmamış mı oluyor? Hadi canım ordan!
Son olaya bakalım.
Tamah ve kripto para ikisi bir arada. 1 koyup, 10 alacaklardı. 10 alamadıkları gibi ellerindeki 1’de gititi.
Öncekiler de böyleydi: Çok ve kolay kazanma hesabı.Yani tamah.
Üstelik sonuncusu daha da feci. Adı üstünde sanal ve fiziksel bir karşılığı olmadığı gibi, yatırımcıların hak talep edeceği bir durum da yok.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.