TARİH (2)
02 Ocak 2017, Pazartesi 07:57İyi bir doktor olmak isteyen genç nasıl ki kadavradan (ölü bedenden) faydalanması gerekiyorsa, iyi bir insan olmak isteyen kişiler de ölenlerin yaşadıklarından yani târihten ibret almaları gerekir La edrî
Târih; geçmişte yapılmış, şu anda elimizde olan ve fakat istikbali gösteren bir dürbündür. La edrî
“Târihini kaybedenler, önce bağımsızlığını sonra da bütün millî şahsiyetini ve varlığını kaybeder.” Peyami Safa
“Târih yazmak, târih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” Mustafa Kemal(1)
Ama maalesef bu sözün hilafına Paşanın döneminde etrafına toplanan yağcı ve yağdanlıklar tarafından en büyük târihî tahrifat yapılmıştır. Yazanlar yapanlara ve hakikatlere sadık kalmamışlar, kendilerinin UFO’larla gökten indiklerini zannedip atalarına, geçmişlerine en kötü hakaretleri yapmışlar, en büyük iftiraları atmışlar, târihlerini hurda kâğıt fiyatına satmışlar, ortaya köksüz, ruhsuz, gayesiz, hedefsiz, idealsiz türedi bir millet çıkartmaya çalışmışlardır. Bunun için dünya çapındaki târihçimiz Halil İnalcık; “Osmanlı Târihi dünyanın en çarpıtılmış târihidir”(2) demiştir.
Yine bu mealde meşhur târihçi Albert Sorel (1842-1906) der ki: “Dünyada iki meçhul var. Birisi kutuplar, diğeri Türkler”(3)
19. Asrın en büyük müverrihi (târihçisi) kabul edilen Ranke (1795-1886) der ki: “Ben evvela müverrihim, sonra Hıristiyan’ım. Allah’dan korkar, vicdanımdan utanırım. Târih yazmaya başladığım zaman hususi hissiyatımı mesai odamın kapısında bırakırım. Yani tamamen tarafsız davranırım.”(4)
Fakat bizim târihçi geçinenlerimiz bu tarafsızlığı sağlayamamış, hem de kendi atalarının aleyhine yazmadık yalan, iftira tezvir ve tevil bırakmamışlardır.
Yakın târihimizin çok meşhur târihçisi ve ilim adamı Bernard Lewis (1916) târih ve târih ilminin önemini dile getirebilmek için şöyle demiştir: “Bir milletin imhası, nesillerini mâzisinden, târihinden ve bilhassa millî ve manevî değerlerinden koparmakla mümkün olur.” (5)
Geçmişte dedelerimizle defalarca savaşan Rus Generallerden birisi şöyle demiş: “Türkler yaşayan hatıralarına yani 3-4 asır önce yaşanmış târihî anılarına çok bağlı oldukları için onları yenmek çok zor oluyor, bu târih bilincini bunlardan silmek lâzım”(6)
İşte bize bunu uygulamışlar. Kendileri her sokak başında, her köşe taşında, her cadde ve meydanda târihlerini tezahür ettirip anıtlarla, levhalarla, heykeller ve resimlerle târihlerini sergiler, geçmişle geleceği perçinler, gençlerini ve geleceklerini târih şuuru ile yoğururken, bize de bunun tam aksini yaptırmışlar, içimizdeki beyinsizleri, din ve târih düşmanlarını, köksüzleri ve köleleri destekleyip, geçmişimizle, atalarımızla, târihimizle, öz benliğimizle, millî duygularımızla, yalnız bize mahsus âdet ve geleneklerimizle irtibâtı kestirmişler, bizi biz olmaktan soyutlamışlar, türedi, ne olduğunu bilmeyen, sanki köprü altı çocukları gibi bir millet haline getirmişlerdir.
Şu araştırma neticesi de ne kadar ibretlidir: Avrupa’da, 27 Ülkede 32 bin öğrencinin katıldığı çok geniş bir kamuoyu araştırması yapılmış. Araştırmanın adı: “Gençlerin Târih Bilinci Üzerine Karşılaştırmalı Avrupa Projesi” dir. Bu araştırmadan çıkan sonuca göre: “Târihi ile en az ilgilenen ve Târih öğretmenlerini en az dinleyen ve itimat etmeyen” öğrenciler Türk öğrencilerdir.(7)
Şurası bir gerçek ki; bu neticeyi alabilmek için, içeride ve dışarıda, din, dil, târih ve ecdâd düşmanları birkaç asırdır var güçleri ile çalışmaktadırlar. Bahtiyar Vahabzâde “Geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar.” demiş, bizimde geleceğimizi mahvetmişler. Bugün geldiğimiz dramatik durumu şu misalde gâyet açık ve net anlatır:
17 sene Arşivler Genel Müdürlüğü yapan Turgut Cansever şöyle diyor: “Her sene bana yurt dışından geçmişimizle, târihimizle ilgili 300 civârında soru geldi, onları cevaplandırdım. Ama bu 17 sene zarfında bana yurt içinden bu hususta sâdece 3 soru geldi.”(8)
Dipnotlar:
1-Yavuz Bülent Bakiler, “Unutamadıklarım” Yakın Plan Yay. 2013, s. 190.
2-Halil İnalcık, “Söyleşiler ve Konuşmalar” Profil Yay. c. 1, İst. 2013, s. 81.
3-Ahmed Güner Sayar, “A. Süheyl Ünver”, Ötüken Yay. İst. 2011, s. 558.
4-A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-1”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 41.
5-Tekin Kılıç, “Osmanlıdan Torunlarına Hayat Düstûrları”, Gelenek Yay. İst. 2011, s. 46.
6-Sâmiha Ayverdi, “Bir Dünyadan Bir Dünyaya”, Kubbealtı Yay. İst. 2005, s. 71.
7-Târih ve Düşünce Dergisi, Şubat 2000, sayı 4, s. 77.
8-Zafer Dergisi, Ekim 2013, s. 13.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.