TARİH (7)
07 Ocak 2017, Cumartesi 08:29Kanûnî Sultan Süleyman'ın doğum yıldönümü tüm yurtta değil ama sâdece Trabzon da kutlanmaktadır. Çünkü Kanûnî, Babası Yavuz Sultan Selim şehzâdelik döneminde Trabzon Vâlisi iken orada doğmuştur.
Sâdece burada lütfen kutlanışının sebebi ise şöyle;1995'te Trabzon Vâlisi Alâeddin Yüksel, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığındaki heyetle birlikte Macaristan'a gidiyor. Kanûnînin doğumunun 500. yılını ve Zigetvar kuşatmasını kutlayan Macarlar, o ara bizim vâlimize "bu doğum yılının 500’üncü sene-i devriyesi dolayısıyla Kanûnînin doğduğu Trabzon da neler yapıldığını" soruyorlar. Cevap yok tabi. Dönüşte Trabzon da Muhteşem Süleyman Vakfını kuruyor.(1) Şu söz ne kadar ibretli:“Aslanlar kendi târihlerini yazmadıkları sürece, avcı hikâyelerine inanmak zorundayız.”
Geçmişi ve târihinden kopanlar, gölgeler aleminde yaşamaya mahkûm olurlar. Dayanakları olmayan nesiller, kendilerine yeni mabutlar bulurlar. Türk milleti de dayanaklarından mahrum bırakılınca, Batıyı kendine mabut seçmiş Batı hayranı ve hastası olmuştur. Jön Türkler, İttihat ve Terakki, son zamanlardaki solcu-sağcı kavgaları ve binlerce gencimizin itlaf edilişi hep bu köksüzlüğün semeresidir.
Bir Fransız filozofu; “yaşayanları ölüler idâre eder” demiştir. Ölülerle irtibatımız kesilince, son zamanlarda da tamamen toprak altından idâre edilince; Türkiye açmazlar ve arbedeler dünyası oluvermiştir.
Bir milletin târihe ve gelecek nesillere hesabını halk değil, aydınlar ve devlet verir. Bu milletin hesabını vereceklerin hali çok vahim olacak. Çünkü; bu aydınlardan ve devlet ricalinden bütün şehitler huzurullahta davacı olacak.
“Bu memleketi ve bu milleti bu hale getirecektiniz de, biz hayatımızın baharında, dünyadan hiçbir murat almadan, neye canımızı fedâ, kanımızı sebil ettik?” diyecekler. Akif merhumun milyarlarla ifâde ettiği bu şehitlerden sâdece Çanakkale’de 253 bin tanesi medfûn bulunur. Ama aradan 70 sene geçmeden bu şehitlerin kemiklerini çiğneterek İstanbul sokaklarında şu pankartlar taşınmıştır:
Din neymiş, iman neymiş kim bakar safsataya
Fâtihte kahramanlık denilen palavraya
Osman Gâzi de kimmiş, kim bakar Mustafa’ya
Devrim hiç durmamalı davran tamamlamaya
Selâm Lenin, Stalin, Kosigin ve Mao’ya
Savaştayız yoldaşlar sol yumruklar havaya
Süleyman Nazif (1870-1927) merhum, 1914’lü yıllarda yazdığı “Batarya İle Ateş” isimli kitabının başında, sonradan gelecek nesillere şöyle vasiyet ediyor: “Ey Türkoğlu! Sana damarlarındaki kanı hediye edenler, kanlarının son damlalarını Moskof muhârebelerinde döktüler. Sen bugün, yarın ne olursan ol, fakat unutma ki, dünya durdukça; o şehitlerin ebedî yetimisin! Bu din, bu devlet, bu vatan gibi, bu hınç bu kin, bu intikam da onların sana mübârek bir mirasıdır. Dünyada bir Rusya ve bir Rus kaldıkça bu hakkına ve bu vazifene hürmet et.” (2)
Öncekiler ne ise, “bitti, tükendi” dedikleri bir dönemde bile; Birinci dünya ve İstiklal savaşını zaferle neticelendiren gâzilerin nesillerinden Cumhuriyet aydınları 30 sene içinde ancak Ticânilik (Bolşeviklik, solculuk) iddiasında bulunan veya Avrupalıların kalıbında eriyip tükenen bir nesil yetiştirebildiler. Bunu da maarif kanalıyla yaptılar.
Almanlar, Japonlar Avrupalılar gibi silkinen ve koşan bir nesil değil, başkalarının mandasını isteyecek kadar silik ve şahsiyetsiz bir nesil yetiştirdiler. Ecdadın dilinden düşmeyen Moskof Gavuru kurtuluş umudu nasıl olabilir?
30 milyon türkü öldüren, 500 bin Türkü bir gecede Sibirya çöllerine atan bir millete Türk nesli nasıl sevgi ve muhabbet duyabilir? Beyinleri yıkanan, fikirleri tükenen, dimağları dumura uğrayan bir nesil, konuşamayacağı için, taşla, tüfekle, sopayla konuşmaya başlar.
Bugün Türkiye’de cereyan eden olay budur. Mehmedçik Çanakkale’de dedeleri gibi dünyayı mağlup etti ama; Cumhuriyet ricali onların üstüne ölü toprağı saçıp mankurtlaştırdı. Bu vebâl onlara yeter de artar bile.
Dipnotlar:
1-Milliyet Gazetesi, 30. 04. 2000.
2-Süleyman Nazif, “Batarya İle Ateş”, Tercüman 1001 Temel Eser İst. 1978, s. 15.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.