TARİHİN GÜR SESİ VE BİZE ÖĞRETTİKLERİ
22 Temmuz 2017, Cumartesi 09:04Bir zamanlar bu ülkede mütedeyyin, vatan sevdalısı, bu vatanı kuran kurtaran ve yaşatan, kanını canını seve seve veren, imanlı, irfanlı insanımıza karşı hoyratça yok sayma mahkûm olarak görme, dış kapının mandalı olarak görme ve cahil köylü gözüyle bakma hastalığı vardı.
Türk’üm Müslüman’ım demeyi suç işlemiş gibi gösterenler vardı.Daha yakın zamanda laikçi yobazlar tarafından çeşitli kelime ve kavramların gücüne sığınıp sindirme adına çember sakallı dediler,bidon kafalı dediler.Kısaca her vesile ile Anadolu’nun bağrı yanık vefalı insanları hep haksızdı onların yanında ve sadece askerlik yapmalıydılar,vergi vermeliydiler ve bu ülkeye batılılaşma modernleşme adına ne gelecekse bu ülkeyi kendilerin babasının malı gibi gören laik entelektüeller getirmeliydi !!! Anadolu insanı mı onlar sadece bu laik elitlere hizmet etmeliydiler çünkü akılları böyle şeylere yetmezdi.
Onlar ki bu milletin manevi dinamiklerinden habersizdi. Onlar körü körüne batıya manen musallat olup kendilerini kaptırmışlar. Musallat dedimse onlara gönülden teslimiyet noktasına gelmişler ve dahi onlara şirinlik yapmakla meşguller. Bu toprağın her zerresinde taşınan şehit kanlarından habersiz bu güruh zaman geldi bu milletin inancını yok etmeye çalıştılar. Sanki burası bir Sovyet ya da Çin topraklarıydı ve bu topraklarda sanki onların arzuladığı komünizm efsanesi geçerliydi. Ah benim bahtı kara insanım sen ne zorluklara katlandın. Ne badireler atlattın. Belki vatanımızı işgal eden gâvurların yapmadığı zulmü kendinden diye bildiklerinden yaşadın. Yine de inandın bağlıydın devletine, sana hayatı zindan etmeye çalışsalardı sadıktın vatanına, yöneticilerine ve masumca boyun eğdin, vardır bi bildikleri dedin. Seni nereye çağırdılarsa oraya gittin kan dediler kan verdin, can dediler can verdin, vergi dediler elinde avucunda olanı verdin, hâlbuki senin ne çok ihtiyacın vardı kendi bakımına yiyeceğine giyeceğine çoluk çocuğuna ve belki de en önemlisi vatan için şehit oldun, çoluk çocuğunu Çanakkale’de istiklal harbinde çekinmeden Allah rızası şehit verdin, gık demedin ve kaderine razı oldun. Çünkü sen biliyordun ki; başka ülken yoktu. Yoktu başka Türkiye ve teselli verirdin kendine ve derdin ki; benim sadık yârim kara topraktır.
Biz bu toprakları kanımızla alın terimizle canımızla göz nurumuzla ve en önemlisi sevdamızla nakış nakış karış karış işledik. Gözyaşımızı birlikte akıttık. Sevindik birlikte. Yoksullukta kıtlıkta paylaştık, böldük ekmeğimizi muhacir ve kardeş olduk, yaşattık İslam’ın emirlerini çünkü biz Anadolu’yduk. Çünkü biz sevdalıydık, biz TÜRKİYE’YDİK.
Biz sevdamızla taşa şekil verdik. Taş sanki dile geldi marifetli ellerden de haykırdı Anadolu’yu bizlere, soranlara, Anadolu dilbazdı yabancılar için. Bizim için. Biz içimizin coşkun ırmağını terimizle yoğurup Anadolu’yu santim santim milim milim işledik. Bakan bir daha bakıyordu. Sanki dağlar taşlar kurtlar kuşlar eserler köşe bucaklarda saklı açıktan ne varsa haykırıyordu ben Sinanım diye, biri diyordu ben Doğu Beyazıt’ta ishak Paşa Sarayıyım. Ben Edirne’de Selimiye, İstanbul’da Süleymaniye ve ben bizansın İslam bole dönüşen Ayasofyasıyım diye haykırıyordu adeta. Dola kalmıştı her bir taraf, işlenmişti gergef gibi, kubbeler mi arasın, künbetler mi, minareler baş tacımızdı gök kubbede, mermerler işlenmiş oya gibi, ya ahşaplar ya Kütahya çinileri, minyatürler hüsnühatlar, hepsi hepsi bizim ruhumuzu yansıtan buram buram inanç manzumeleri idi. Bu kendimize has Türk İslam mührü ile yoğrulan ve Türk mührünü taşıyan güzellikleri görmezden gelip hatta tu kaka ilan etme batıcılık hastalığına yakalanan vatansızlar güruhu Anadolu’yu düşmana peşkeş çekme cüretine giriştiler.
Biz asırlarca bu vatanın toprağını ağacını suyunu hamurunu meyvesini kuşunu kurdunu her bir şeyini kanımızla canımızla irfanımızla yoğurduk. Bayrağımız oluştu kendi al kanımızdan, Hilali aldık koyduk bayrağımıza ve yoktu yükselmenin sınırı ufku gök kubbeydi bizi kuşatan. Biz bu ülkeye bir mana verdik. Bizimle bir yola koyuldu bu topraklar. Artık dağlarımız taşlarımız ırmak ve ovalarımız Türk ve Müslüman olarak doğup akıyordu. Bizimdi şu köy kasaba kent şehir, Konya’ydı Mevlana’ydı akıyordu bu güzellikle nehir, şahsiyetliydi kahramandı bu topraklar şu ücra köy kasaba bucak benimdi şu çeşme arılar çiçekler, şu üç beş dağ bayır yol bizim masallarımızı söylüyordu ağaçlar kuşlar bizim türkümüzü mırıldanıyordu şu akan nehir.
Bu ülkede insanımız sevdalıydı inancına. Aşkımızdı, sevincimizdi. Hasretimizdi Muhammed Mustafa(s.a.v.)El açıp yalvarıyordu Yüce Rabbine, sabırlıydı teslimdi kaderine ve ne gelir Allah’tan derdi gözyaşıyla akıtarak. İşte Müslümanlıkla yoğrulan yurdumuzu utanmadan nefsinin sevdasıyla bütünleşip İslam gibi görünenler haşhaş iler ordusu türedi. Biz buna benzer ihanetleri de çok görmüştük. Biliyorduk kendi içimizde bizden görünüpte düşmanla iş birliğine girişen sahtekârları, İşte yine böyle bir imtihanla karşılaştık.15 Temmuz bize bir kez daha diriliş ruhu sundu.
Biz mazimizden her daim bir pencere aralamaya bu mazi içinde vatan ve milliyetimizin nasıl tekevvün ettiğini az çok anlatmaya çalıştık. Biz tarihi, kültürü bilmek anlamak açıklamak yorumlamak ve günün şartları içerisinde yeniden ikmal ederek donanımlı bir şekilde geleceğe devretmek zorundayız. Kim dost kim düşman kim tarihine kültürüne ihanet etmiş kim sahte kahraman bunları tarihin içerisinde görmek göstermek ve anlatmak zorundayız. Çünkü biz şunu haykırıyoruz her zaman;
TÜRKİYE’NİN MEŞRU SAHİBİ VE MALİKİ TÜRK MİLLETİDİR.
BİZ Bİ YOLA ÇIKARSAK KİMSE DURDURAMAZ, BİZ BİR YÜRÜRSEK İSTANBUL 15 TEMMUZ ŞEHİTLER KÖPRÜSÜ DAR GELİR. VE BİZ BİR KONUŞURSAK SESİMİZİ DÜNYANIN DİĞER UCUNDAKİ HİSSİYATLA DUYAR VE ANLAR. ÇÜNKÜ BİZ TÜRKÜZ, ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIZ.MAZLUMUN YANINDAYIZ.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.