TARİHTE İKİ 26 AĞUSTOS

Dokuz asır önce Sultan Alparslan Malazgirt Meydan Muharebesinin hemen öncesinde şu duayı eder, özetle:’ Yarabbi sana tevekkül ediyor ve senin uğruna cihat ediyorum. Ey Allah’ım niyetim halistir, bana yardım et.’

Dua, dünyanın akışını değiştiren Sultan Alparslan’daki yüksek maneviyatın belirme ve ortaya çıkma halidir. 

Savaş kazanılır.

Bizans Ordusu Başkomutanı  Romen Diyojen esir düşmüştür. Kendisi Alparslan’ın huzuruna çıkartılır. Alparslan ona çok iyi davranır. Esir muamelesi yapmaz, yapılmasını da istemez. Gönlünün hoş tutulmasını sağlar.

Anadolu’yu Türklere karşı savunmak için tahta çıkıp büyük bir ordu toplayan Diyojen savaşı kaybedince , ülkesinde tahttan indirilerek gözlerine mil çekilir sonrada ölür. Diyojeni, Alparslan affetmiş ama uğruna savaştığı ülkesi affetmez.

Sultan Alparslan, Anadolu’nun kapılarını Türklere açan büyük Türk komutanı olarak tarihe geçer.

Bundan dokuz asır sonra Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruzun yapılacağı Kocatepe’de günün şafağında, şu duayı eder: “Ya rabbi Türk ordusunu muzaffer eyle. Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında esaret zinciri altında kalmasına müsaade etme” Atatürk’ün bu duası yaveri İsmail Hakkı Tekçe’nin hatıralarını yazdığı kitapta yer almıştır.

Dua, dokuz asır sonra dünyanın akışını değiştiren Mustafa Kemal Atatürk’de , Sultan Alpraslan’da olduğu gibi yüksek maneviyatı göstermesi bakımından önemlidir.

Savaş kazanılır.

Başkomutanlık Meydan Muharebesinde  esir düşen Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis Atatürk’ün huzuruna çıkartılır.

Atatürk, Trikopis’e çok iyi davranır. Ona esir muamelesi yapmaz, yapılmasını da istemez. Yalnız esir  komutanı cezalandırarak bir yıl kalacağı Kayseri Talas’a kahve içmeye gönderir.

Sebebi şudur bunun: Savaşı kazanacağından emin olan Trikopis savaştan sonra Kayseri Talas’a giderek kahve içeceğini söylemiştir. Atatürk, Türkleri aşağılayıcı bu sözleri unutmaz ve intikamını alır. Trikopis Kayseri’de askerleri ve ailesiyle bir yıl tutulduktan sonra ülkesine gönderilir.

Sultan Alparslan savaşırken, kendisine geri planda karşı çıkanlar olmuştu.

Mustafa Kemal Atatürk de savaş meydanlarında yurdu kurtarma peşinde koşarken kendisine organize bir şekilde karşı çıkanlar oldu. Meclis içinden ve dışından türlü oyunlar sahnelendi haince, Atatürk’ü  saf dışı bırakmak ve durdurmak adına.

Büyük Nutuk’ta bu konuya temas eden Atatürk, “Nereye gidiyoruz? Bizi kim nereye sevk ediyor? Meçhule! Koskoca bir millet, belirsiz, karanlık hedeflere serseriyane sürüklenir mi?”der.

Sultan Alparslan ve Mustafa Kemal Atatürk arasındaki müthiş benzerlikleri umarım fark etmişsinizdir.

Tarihin akışını değiştiren iki komutanda da yüksek maneviyat, dikkat çeken ilk benzerlik.

Esir aldıkları düşmanlarına iyi davranarak, onlara hoş tutarak Türk’ün medeniyet anlayışını göstermeleri bir başka benzerlik.

Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun savaş kazanmak bir başka benzerlik.

Alparslan’da, Mustafa Kemal  Atatürk’de üstün güçlerle savaştılar ama yüksek irade ve savaş zekalarıyla, girdikleri savaşları kazandılar. Bu da çok önemli bir benzerlik.

Türk ve insanlık tarihi için fevkalade önemli sonuçlar doğuran bu iki parlak zaferin aynı ayda(Ağustos) hatta aynı günlere denk gelmesi tesadüf olabilir mi sizce? Ya da bu bir Atatürk planlaması olabilir mi? Kayıtlarda yok böyle bir bilgi. Öyleyse ne? İki büyük zaferin aynı ayda, aynı ayın 26’sında başlamış ve kazanılmış olmasının sebebi?  

Dokuz asır önce Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını Türklere açarken, dokuz asır sonrada Mustafa Kemal Atatürk kazandığı zaferle Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağını tüm dünyaya gösterdi.

Türk tarihinde yarattığı sonuçlar itibarıyla örneği olmayan iki büyük zafer ve iki büyük komutan.

Tarihte iki 26 Ağustos.

Kutsal mı, kutsal.