TARİHTE YAHUDİLER (1)
26 Şubat 2019, Salı 09:03Peygamberlerine ve hakkı tebliğ edenlere karşı, devamlı ihanet içinde olan bu millet, Allah'ın lâneti ve Peygamberlerinin intizarları neticesinde M.Ö. 586 yılında başlayıp 1947 yılına kadar süren asırlarca Babilliler’in, Asurlular’ın, Yunanlıların, Romalıların, Hıristiyanların, Müslümanların ve daha birçok milletin esareti altında yaşamışlardır.
Yukarıda da izah edildiği şekliyle, esaret günlerinde de uslu durmamışlar, yine karakterleri icabı fitne ve fesatla iştigal etmişlerdir. Bunlardan aşırı ve fanatik olanlar yani geçmişte bugünkü Siyonistler gibi düşünenlerde çıkmıştır. Bunların bazı aşırı ve olumsuz tavırları da olunca, ortaçağ insanlarının zihnine, “bunlar başka din mensuplarının kanlarını akıtmayı kutsal bir görev sayar” gibi fikirler yerleşmiştir.
Bu sebeple Ortaçağda devlet ve milletler bunlara güvenmemişler, halklar bunlardan nefret edip dışlamışlardır. Avrupa devletleri 14. ve 15. asırlarda bunların birçoğunu engizisyon mahkemelerinde idam ettirmişler, kalanları da tehcir (Zoraki sürgün) etmişlerdir.
Yahudiler Roma’da hiçbir zaman rahat yüzü görmemişlerdir. Her zaman horlanan, hakir görülen, zulme uğrayan, katledilen, hatta Hıristiyanların bayram ve yortu günlerinde evleri taşlanan, sokağa çıkamayan, malları mülkleri yağmalanan, öldürülen, tecavüz edilen, zorla kiliselere götürülüp haç öptürülen, Hz. İsa’nın intikamını almak isteyen fanatiklerin her türlü zulüm ve işkencelerine maruz kalan insanlardır.(1)
Papalığın hüküm sürdüğü İtalya’da Yahudiler cumartesi günü kiliseye gitmek mecburiyetinde idiler. Orada yapılan bütün hakaretleri mecburen dinlerler, onlar evlerine dönünceye kadar da malları yağmalanırdı. Katolik dünyasında Yahudiler sanat erbabı olamaz, dükkân açamaz sadece eskicilik, çöpçülük gibi süfli işleri ancak yapabilirlerdi.
Versailles Üniversitesinden Prof. Georges Tate kendisi ile yapılan röportajda şöyle demiştir:
“…Haçlılar acımasız, kan dökücü vahşiler gibi hareket etmişlerdir. Yağmalamışlar, ırza geçmişler, katliam yapmışlardır. Bizanslılar için de, Müslümanlar için de Haçlılar barbarlığı temsil ederler.(2) Almanya’nın Rhenenie bölgesinden geçerken, o bölgede bulunan bütün Yahudileri, Hz. İsa’nın katilleri diyerek öldürmüşler ve tek bir Yahudi’yi bile canlı bırakmamışlar, ayak bastıkları her yerde çok büyük kıyımlar yapmışlardır.”
“Suriye’nin kuzey şehirlerinden birinin (Marra) halkının kökünü kazıdılar. Daha sonra acıktıklarında da erkeklerin ve çocukların bedenlerini pişirerek yediler. Latin yazarlar bu hadiseyi çok açık ve net bir şekilde anlatırlar.”
“...İki gün boyunca Kudüs tarihinde görülmedik bir kan deryasına dönüşür. Müslümanlar ile Yahudiler kılıçtan geçirilir veya diri diri yakılırlar… Frenkler kendilerinden olmayanlara karşı gerçek bir kin duyarlar. Onlar bu yolla cenneti kazanacaklarını düşünürler.”(3)
“İspanya’ya ise Yahudilerin girmesine asla izin verilmez, girenler olursa üç seçeneği vardır. Ya Hıristiyan olacak, ya diri diri yanmayı göze alacak, ya da ülkeyi en kısa zamanda terk edecek. 14 yaşından sonra Hıristiyanlığı kabul etmeyen Yahudi gençleri, papazların emri ile diri diri yakılırdı...”(4)
Hıristiyanlığın Protestan mezhebinin kurucusu olan Martin Luther de ölümünden 3 yıl önce “Yahudiler ve Yalanları” isimli bir kitap yayımlamıştır. Yani Luter de o dönemde kilise mensuplarının hemen hemen tamamı gibi, Yahudi karşıtı ve Yahudi düşmanı birisidir.(5)
Bu baskılar neticesi 11 ve 14’üncü asırlar arasında birçok Yahudi her yönden emin olan ve kendilerine adil ve şefkatli davranılan Osmanlı Ülkesine göç etmiştir.(6) Bunların ekserisi Selanik ve İstanbul’a yerleşmişlerdir. Bu sebeple Osmanlı döneminde birine; “Selanik menşeli” sözü, Yahudi yani dönme olduğunu ima etmek maksadıyla kullanılmıştır.
19. Asırda Yahudi-Hıristiyan İttifakı:
Asırlarca kanlı-kinli yaşayan bu iki din mensupları, 19. asra gelince, yani pragmatik (faydacı-menfaatçi) felsefenin hakim olduğu dönemler başlayınca bir birlerine yanaşmışlar, Haçlılar başta İngiltere olmak üzere İsrail devletini kurdurmuşlar ve Yahudilerin koruyucu melekleri olmuşlardır. Bunun sebeplerinden bazılarını maddeler halinde sıralayalım:
1-Hz. İsa Filistin’de doğmuş, büyümüş, peygamber olmuş ve onların inancına göre çarmıha gerilip öldürülmüştür. Aynı cemiyette, aynı insanlara hitap eden bu yeni din yani Hıristiyanlık, birçok yönleriyle Yahudiliğe benzemektedir. Tevrat’ın hükümlerine benzeyen birçok kurallar vardır. Dolayısıyla Hıristiyanlar, Yahudiliğin kutsal saydığı metinleri “Eski Ahit” adı altında Kitab-ı Mukaddesin bir parçası olarak benimsemişlerdir. Fakat Hıristiyanlığın Katolik ve Ortodoks mezhepleri, Tevrat’ın Yahudiler lehine ırkçı ve kayırmacı hükümlerini kabul etmemişlerdir.(7)
Dipnotlar:
1- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Tarihi”, c.11, s.476.
2- Haçlı Seferlerine katılan kişiler genelde Katolik, Bizans sakinleri ise Ordodoks’turlar. Kudüse doğru giderken bu Haçlı orduları, en büyüğü 1204 yılında olmak üzere birkaç defa, mezhep farklılığından dolayı İstanbul halkını katletmişler ve şehri yağmalamışlardır.
3- Mostar Dergisi, Kasım 2007, s.20.
4- Yılmaz Öztuna. a. g. e. c.11, s.478.
5- Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı”, Otopsi Yay. 13. bas. İst. 2007, s.255.
6- Avram Galanti, “Türkler ve Yahudiler”, İst. 1947, s.9-15.
7- Anabiritanica c.22, s.257.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.