TARIM ÜZERİNE POLİTİKA
26 Aralık 2018, Çarşamba 09:10TÜRKİYE’nin belli konularda süreklilik gösteren bir politikası yok.
Mesela, planlı programlı bir tarım politikası yok.
Hükümetlere göre hatta bakanlara göre değişen tasarruf ve uygulamalar sözkonsu. Oysa devletin devamlılık gösteren , dönem ve zamana göre fazla değişmeyen bir tarım politikasının olması gerekir.
Nitelikli üretim,
Ekilebilir alanların modern tarıma açılması,
Ürün deseninin devlet eliyle belirlenmesi,
Sulanabilir alanların miktarının artırılması,
Toplulaştırma,
Doğru fiyat,
Birlik ve kooperatiflerin verimli çalışması,çalıştırılması Türk tarım sektörünün önemli sorunları arasında yer alıyor.
Bakacak olursak: Tarım sektöründe nitelikli üretim yapıldığı söylenemez. Buğday gibi, bakliyat gibi geleneksel ürünlerimiz ne yazık ki kalite açısından iyi bir noktada değil. Kaliteli ürün üretemiyoruz. Sonra ne oluyor? Ürün para etmiyor dolayısıyle üretici de kazanamıyor. Bu nedenle devletin her şeyden önce üreticiyi kaliteli üretime teşvik etmesi ve özendirmesi gerekiyor.Bu konunun üzerinde yeteri kadar durulmuyor. Üretici de kafasına göre üretmenin yoluna bakıyor.
Ekilebilir alanların modern tarıma açılması ve üreticinin ısrarla bilgilendirilmesi ile kaliteli üretim mümkün olabilir. Devletin hiç değilse bu konuda sürdürülebilir ve kalıcı bir politikasının olması icap eder. Sonuçta kazanan hem devlet hem de üretici olacak ve buğday gibi, arpa gibi geleneksel ürünlerin ithalatına mecbur kalınmayacak.
Ürün çeşidinin devlet eliyle önceden belirlenmesi. Üretici bu konuda bilgi sahibi değil. Bir yıl buğday, arpa üretimi fazlalık verirken ikinci yıl böyle olmuyor. Az ekiliyor. Aynı şekilde bir yıl yem bitkilerinin üretiminde artış yaşanırken, ikinci yıl tam tersi oluyor. Aradaki açık ithalatla kapatılmaya çalışılıyor. Gerek buğday ve arpa gibi, gerekse bakliyat gibi, yem bitkileri gibi ürünlerde sertifakalı tohum bu alandaki olumsuzlukları ortadan kaldıracaktır. Devlet sertifikalı tohum kullanımına önem veriyor ama üretici alışkanlıkları gereği bildiğini yapıyor.
Son yıllarda baraj sayısının artması ile birkilikte tarımda sulanabilir alanların miktarında da artış oldu. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli an itibariyle 6.5 milyon hektar alanın sulandığını ve buna önümüzdeki yıllarda 2 milyon hektarlık alanın daha ekleneceğini söyledi. Bu iyi bir haber. Gene bakanın verdiği bilgiye göre hidro elektirik santral tesisinin sayısı 200’ün üzerine çıkmış vaziyette.Bu sayı 15 yıl önce, 30 civarındaydı. Demek ki devlet sulu tarıma önem veriyor. Çok geç kalınsa da bunlar Türk tarımı adına önemli gelişmeler ve elde edilen kazanımlardır.
Türk tarım sektörünün önemli sorunlarından birisi de parçalı arazi yapısı. Mesela Konya’nın ova köylerine bakalım. Köylünün 5-10 dönüm arazisi köyün bir ucunda, 20-30 dönüm arazisi köyün bir başka ucunda. Bu durum her şeyden önce üretimde masrafı artıran bir unsur.Ulaşım,sulama,bakım yani girdiler parçalı araziler nedeniyle artıyor. Devlet toplulaştırma çalışmalarıyla bunun önüne geçmeye çalışıyor. Bugüne kadar 6.1 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları tamamlandı. İşler yolunda giderse 2023’de 8.5 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları tamamlanmış olacak. Bu sayede üreticinin masrafı azalacak ve arazilerin kıymeti artacak.
Gelelim fiyata. Devletin tarım ürünlerinde fiyat politikası yanlış ve yeterli değil. Gene geleneksel ürünümüz olan buğday ve arpadan örnek verelim. Neredeyse son 6-7 yıldır sezonda buğdayın da, arpanın da fiyatı aynı. Fiyat 1-2 kuruş artış ya gösteriyor ya da göstermiyor.Üretici bu durumdan muzdarip. Buğdaydan, arpadan kazanmıyor. Mecburen yem bitkilerine yöneliyor. Yem bitkilerinin üretiminde de sulama sorunu karşısına çıkıyor üreticinin. Buğday üretiminde 2-3 defa tarlasını sulayan üretici, pancarda 6-7 defa, mısırda ise 7-8 defa ekili tarlasını sulamak durumunda kalıyor üretici Bunun sonucunda yeraltı suları azalıyor. Eskiden 20-30 metreden su çıkarken, son yıllarda 120-150 metreye kadar indi bu rakam.
Çözüm ne? Devlette süreklilik gösteren bir tarım politikasının olması. Yani hükümetlere ve bakanlara göre değişmeyen ve her bakımdan çağa uygun bir tarım politikasının olması. Böyle olsaydı acaba bu kadar arazi varlığı içerisinde saman ithal eden ülke olur muyduk?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.