“TAŞ FAKİRİ KONYA’DAN” BUGÜNKÜ TAŞ KONYA’YA (!)
01 Haziran 2021, Salı 08:13Biz bu satırları yazarken Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni dönem ile ilgili açıklamalar yapmasına en az 8-9 saat vardı.
Yani siz şimdi bu satırları okurken Konya ve Türkiye için yeni dönem (!) başlamış olacaktı. Düşündüm millet ile okurlarımızla aynı yolda yürümek adına ters köşe olmanın bir anlamı yoktu.
O zaman sizlerle birlikte yürüdüğümüz yolun sağ kaldırımda ağaçların gölgesinde yürüyelim istedim.
ÖTEKİ KONYA !
Sosyal medyaya çok temkinli ve ürkek yaklaşsam da bazı güzel insanlardan bazı bilmediğim bilgileri kazanmak adına onları takip ediyorum.
Şimdilik ismini buradan paylaşmayacağım ve takip ettiğim bir güzel insan hafta sonu şöyle bir paylaşım yapıyordu;
“Şimdi sorsan Mevlana Caddesi’nde yaşayan ya da gezen insanlara öteki Konya’yı bilen az kişi çıkar karşına. Oysa taşa hasret, taş fakiri il Konya. Cefakar halkımız Sille’den taş getirmek için demiryolu yapmış. Şehri tozdan çamurdan kurtarmışlar.”
……………
Sonra bu güzel insanın paylaştığı kitaptan yine okuyorum ki Mevlana Caddesi’ni tozdan çamurdan kurtarmak için ilk taş tam 85 yıl önce döşenmişti.
Dile kolay tam tamına 85 yıl….
………..
Sonra oturdum bu konuda kendimce bir şeyler okumaya. O okuduklarımdan bazı notlar. Eğer sıkılmaz iseniz bence benim gibi bu konuda bilgi sahibi olmayanlar için çok güzel tarihi notlar vardı.
Mesela Konya’ya ilk taşın geldiği Sille taşı da neyin nesi idi ki?
Sille taşı, Sille’den çıkan volkanik ve andezit özellikleri taşıyan bir taş çeşidi. 2000 derece ısıya dayanıklı olması nedeniyle tuğla ve kiremit fabrikalarında, kireç ocaklarının fırın yapımında kullanılır. Ayrıca yapı taşı olarak da tercih edilir. Yöredeki pek çok eski bina ve Konya camilerinde yaygın olarak kullanılmıştır.
…………….
Sonra benim için dahası Konya için yaşayan efsanelerden değerli abim M. Sabri Doğan abimiz de bu konuda şunları yazmış;
“Konya Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri düzenli büyüyüp gelişen, şehircilik acısından yurdumuzun örnek illerinden birisidir. Bağdat Demiryolu Hattı'nın şehrimize gelişiyle başlayan bu gelişme günümüze kadar düzenli bir şekilde devam etmiştir.
Konya'mızda düzenli şehirleşmeyi başlatan Bağdat Demir Yolu Hattı, şehrin gelişmesiyle birlikte özellikle de Cumhuriyet'tin ilk yıllarında Belediye ile büyük sorunlar yaşatmıştır. Bu yüzden Cumhuriyet'tin ilk belediye başkanı yazar-araştırmacı merhum Selçuk Es'in babası Kazım Gürel zamanında başlayan bu problemin esası; demir yolu üzerine trafiği kolaylaştıracak alt ve üst geçitlerin yapımı ile ilgilidir.
O zamanlar yürürlükte olan kanunlarla bu işin Devlet Demir Yolları'nın üstlenmesi gerekirken parasızlıktan yapılamamıştır. Zamanla bu işi belediyeler üstlenmiş ve sorunun çözümü Demokrat Parti Belediye başkanlarından sayın Sıtkı Bilgin zamanında yani 1950'li yıllarda "Battı-Çıktı" adıyla bilinen Meram Yeni Yol üzerindeki alt geçit yapımıyla başlamıştır.
……………..
Evet Rahmetli Sılkı Bilgin Bey’le son röportajı yapmak bize nasip olmuştu. Meram Yeni Yol’daki battı- çıktının bitiş noktasındaki evinde rahmetliyi ziyaret etmiş ve röportaj yapmıştım. İnşallah röportajın bazı bölümlerini yine KONYA POSTASI Gazetesi’nde sizlerle paylaşırız.
…………
Dönelim tekrar Sabri abimizin notlarına;
“Konya Belediyesi 1926 yılında Sille taş ocaklarından Zindankale Mevkii'ne 10,6 km uzunluğunda olan bir dekovil hattı döşeterek halka ucuz yapı taşı temin etmek suretiyle kerpiç inşaatına bir set çekmek ister. Çünkü o zamanlar şehrin büyük bir biçimde toz derdi vardır. Bu iş şehirdeki kerpiç bina inşaatının önlenmesi, dolayısıyla da tozun azaltılması için taş fiyatlarında ucuzluk sağlamak maksadıyla yapılmıştır.
Belediye, dekovil hattının bugünkü battı-çıktı dediğimiz yere kadar olan kısmını yaptırmıştır. Yalnız oradan demir yolu geçtiği için demiryolları idaresine trenin geçmesi için bir yer altı veya yerüstü geçidinin inşasına başlaması için ikaz edilir. Çünkü o zamanlar belediye sınırları içerisinde belediyeye ait yollar üzerinden demir yolu geçirilemezdi. Buna mecbur kalınırsa demir yolu İşletmesi, belediye yolunun üzerinden veya altından masrafları kendisine ait olmak üzere yolunu geçirebilirdi.
İdare yapıyorum, yapacağım diye iş 7-8 ay sallar. Bu yetmez gibi belediyeye ait yollara demir dikmek, tel germek suretiyle tecavüzde bulunur. Vaziyet tekrar idareye hatırlatılır. Ama aynı tempo üzerine aldıran olmaz ve cevap verilmez.
Belediye başkanı bir sabah yanına memur ve işçilerini alıp doğruca Alavardı Geçidi'ne gider ve etraftaki sınır tel ve direkleri söktürür. Posta gelmesine yakın şimendifer hattı üzerine dekovil hattı döşeterek demiryolunu kapatır. İstanbul postası gelir. Ama tren İstasyon civarında kalır. Demiryolu idaresi durumu bakanlığa bildirir. İşe vali ve savcı müdahale eder. Belediye başkanının arzularını bir zabıtla tespit ederek yolu açtırırlar. İki gün sonra zamanın Bayındırlık bakanı Atatürk'ün yakın arkadaşı Bekir Bey gelir. Vilayette belediye başkanına çıkışmak ister.
Başkanın;"---karşında mütegalibe eşrafından bir belediye başkanı yok. İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu yıllarca devlete hizmeti yapmış idareci var. Evvela kanunu tektik ediniz. Ondan sonra bu olayı konuşuruz" cevabıyla bakanı susturur. Ertesi gün vilayette tekrar buluşulur. Belediye ile anlaşmaya varılır. Ama maddi imkanlar müsait olmadığından geçidin birkaç yıl gecikmesine karar verilir. O zamanın belediye başkanı Kazım Gürel biraz daha bu işle uğraşır ama belediye başkanlığı görevi bitince bu iş yarım kalır ve unutulur. Daha sonra dekovil tesisleri kolordu komutanlığına satılır ve yer altı geçidi tarihe karışır.”
……………..
Tamammmm o günlerden bu günlere geldik.
Uçaktan Konya’ya baktığımız zaman yeşil alan olarak dikkatimizi çeken yerler maalesef mezarlıklar olarak kalmış durumda.
Taş fakiri (!) Konya’dan taş Konya’ya dönüşürken kimsenin kimseye söylenecek bir sözü yok.
Suçlu aramanın ise anlamı yok.
Bu işte hepimiz ama hepimiz sorumluyuz.
60 yaşındayım, aklım geriye dönük 50 yılı çok iyi hatırlarken nerelerde oturuyorduk?
Dört artı bir güvenlikli sitelerde mi büyümüştük?
Elbette gelişiyorduk. Elbette refah seviyemiz yükseliyordu. Dünyaya entegre olmuş şekilde sözüm ona “gelişiyor ve büyüyorduk” değil mi?
Kimse suçlu değil. Eğer bir suçlu var ise o da biziz.
Hadi şöyle geriye doğru yaslanalım ve gözlerimizi kapayalım kendi kendimize soralım “Taş fakiri Konya’da hangimiz yaşarız?”
Kıvırmanın bir anlamı yok.
Allah muhafaza hiç kimse o günleri yaşamaz ve yaşamak istemez.
İnsanoğlu için en zor en ağır konu gördüklerinden geri kalmasıdır.
Hafta sonu bu konuda okuduklarımdan etkilendiğim tek şey tarihimi bilmememiz.
Geçmişi çabuk silip atmamız. Halimize şükretmemiz … miz …mizde… miz…
…………
Türkiye gündemine ters düşmemek adına bugün böyle bir hatırlatma yapmak istedim.
Reisin açıklamaları ile yarın biz de köşemizde normalleşiriz inşallah.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Hiç kimse, hiç kimseden yardım almadan yeniden ayağa kalkan bir insandan daha tehlikeli değildir. Eğer yardımla ihtiyacın varken hiç kimse geldi ise ayağa kalktığın zamanda kimse sana ahkam kesemez.
NE ZAMAN ADAM OMLURUZ?
Üzerinde Okul Aracı yazan araçların bazı sürücüleri Alaaddin İlkokulunun olduğu kavşakta üç şeritli yolun en sağından gelip sola dönmediği zaman daha iyi ADAM oluruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
servet büyük
01-06-2021 09:14konyayı taş haline getirenler bellidir,yıllardır bu kenti yöneten zihniyet aynı zihniyet,yeşil alan yapar ama o yeşil alanı korumayı bilmez,adında japon geçtiği için japon parkında güvenliğinden tutunda her şey düzgün yapılırken 1000 metre ilerisindeki piri reis parkında gece kamelyalarda içki içmek gündüz yasak olmasına rağmen müslüman görünümlü münafıkların mangallarından çıkan dumandan balkonumuzda bile oturamayız ,bide reklam panolarına iyikide selçukluda oturuyorum yazmazlarmı