TATLI SU HİKAYEMİZ
15 Şubat 2021, Pazartesi 09:36Karahüyük Mahallesinin devamında olan askeri birliğin karşısında “Ordu Çeşmesi” var.
Bu çeşme geçmişte çok ünlü bir çeşmeydi.
Ünü askeri birliğin karşısında olmaktan ziyade suyunun tatlılığından ileri geliyordu. Az da olsa büyük bir askeri birliğin karşısında olmak da bu çeşmeye ayrı bir değer kazandırmıştı.
Atı, arabası, bisikleti olanlar onca yolu göze alır elinde bidon, güğüm, testi ne varsa doldururdu. Bazen çeşmenin önünde kuyruklar bile oluşurdu.. Kışla kapısında nöbet tutan askerler de çeşmeye geleni gideni daha bir dikkatli takip ederdi. Çeşmeye tatlı su için gelenlerde de gözle görülen bir tedirginlik olurdu.
12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte sözünü ettiğimiz birliğin ünü arttı.
Darbeciler zanlı, süpheli, suçlu ya da potansiyal tehdit olarak değerlendiği insanları bu birliğe getiriyor,sorgu ve sualler günlerce bazen de aylarca sürüyordu.. “Ordu Çeşmesi”ne gelenlerin tedirliği de zaten bu yüzdendi.. Ama tatlı su önemliydi.. Gidip doldurmak gerekiyordu ev de kap kacak ne varsa.
Şehrin merkezinde Anıt’ın tam karşısında da tatlı su çeşmesi vardı.(Halen var) Bu çeşmenin önünde gece gündüz uzun kuyruklar oluşurdu. Her gelenin elinde 3-4 kap olduğu için bazen çeşmenin önünde bir saat kadar beklendiği de olurdu.. Biz bu durumu şahsen yaşayanlardan birisiyiz..
İstasyonun tam karşısında bugünkü Menekşe Apartmanının olduğu yer de belediyeye ait tatlı su dolum tesisleri vardı.. İşletmecisi Abdurahman Bozkır’dı. Bozkır, sonraki yıllar da ANAP’tan iki dönem milletvekili seçilmişdi. Dolum tesisleri yıkıldı ve yerine bina yapıldı bazı daireler de belediye lojmani olarak değerlendirildi..
Tatlı su önemli. Asırlardır bu böyle.
Dün de önemliydi, bugün de önemli.
Sertlik derecesi yüksek içme suları en başta insan sağlığını olumsuz etkiliyor.
Şehrin insanları olarak bizler o suları yıllarca içtik.
Evlerimizin önündeki tulumbalardan,
Mahalle çeşmelerinden,
Evlerdeki kullanma amaçlı sulardan yıllarca içtik.
Sağlıksız su, sağlık sorunlarını da beraberinde getirdi.
Çözüm; iyi suydu.. İyi su da tatlı suydu. Sertliği, şusu, busu normal değerlerde olması gereken suydu.
1990’lı yılların başında bu soruna çözüm arayan Büyükşehir Belediye Başkanı, “Her mahalleye tatlı su çeşmesi” vaadiyle işe başladı.
Maksat sorunu çözmek miydi?
Yoksa siyaseten fayda sağlamak mıydı?
Neyse..
Kazmalar, kürekler çekildi.
Kepçeler, iş makinaları harekete geçirildi.
Büyükşehir Belediye Başkanı insanların tatlı su ihtiyacını mahalle çeşmelerini tatlı su vererek, karşılamış olacakdı.
Müthiş bir propoganda eşliğinde çalışmalar başlatıldı.
“Her mahalleye tatlı su çeşmesi” vaadi yapılmıştı. Tatlı su kaynaklarının yeterli olup olmadığına bakılmaksızın.
Şehrin bir ucundan diğer ucuna ne kadar çeşme varsa tamamına tatlı su verileceği söylendi.
Bu propogada iyi tuttu.
Başkan ve avanesi tatlı su verilen çeşmelerin açılışını yapmaya başladı, basın ordusu eşliğinde.
Durum böyle olunca siyasi faydaya dönüştü insanların tatlı su ihtiyacı.
Tatlı su verilen her çeşmenin açılışından sonra ağlayan,bağıran, gürleyen, göklere fırlayan ve ne yapacağını şaşıran partililer oldu sanki yeni tatlı su kaynakları bulunmuş gibi. Başkana yakın çevreden denge kaybına uğrayanlar bile görüldü. Sevinç çığlıkları, siyasi zafer havasına döndü. Çok az kimse şehrin su ihtiyacını karşılamanın belediye başkanlarının görevleri arasında olduğunu aklına getirebildi. Onlar da zaten yandaşlara göre art niyetli insanlardı. Yapılan hizmeti bir türlü takdir edemiyorlardı.
Aradan 30 yıl geçti.
Şahsen anlayabilmiş değilim.. Şehre 20 km. Uzaklıktaki Çayırbağı’ndan, 12 kilometre uzaklıktaki Hatıp’tan nasıl olduğu da mesela şehrin öteki ucundaki mahallere tatlı su verilebildi? Buralardan getirilen tatlı su bir yerlerde dopolandıktan sonra mahallalere mi dağıtıldı? Onu da tam olarak öğrenemedik.. Geldi mi, geldi oldu.
Daha önceleri Havzan’da tatlı suların depolandığı bir depo vardı fakat o depo da tatlı su hamlesinin yapıldığı o yıllar da atıl hale gelmişti.
Sonra şehrin tatlı su kaynakları zaten çok sınırlıydı ve mahalleler de bulunan yüzlerce çeşmeye su verebilecek durumda değildi..
Bu durumda yönetenlerin esas yapması gereken yeni tatlı su kaynaklarının bulunması olmalıydı.
Keşke o dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı ilk olarak yeni tatlı su kaynaklarının teminini, sonra da mahallere verilmesini hedeflemiş olsaydı. Bu durumda daha inandırıcı olurdu. Bu hizmeti de tarihler boyu hatırlanırdı.
Bakınız şehir merkezinin tatlı su ihtiyacı sınırlı rezerve sahip beş ayrı kaynaktan sağlanmakta.
En ünlü tatlı su kaynağımız Çayırbağı suyu 1900’lü yılların hemen başında o dönemin Konya Valisi Ferit Paşa tarafından şehre kazandırılmış.
Gene o bölgede olan Mukbil tatlı su kaynağı Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından şehre kazandırılmış.
Gene Beypınarı tatlı su kaynağı Selçuklu Sultanı Alaadin Keykubat tarafından şehre kazandırılmış.
Dutlukırı tatlı su kaynağı Yavuz Sultan Selim tarafından şehre kazandırılmış.
Aradan yüzlerce yıl geçmiş. Fakat hiç kisenin aklına yeni tatlı su kaynakları gelmemiş. Ne Yavuz Sultan Selim’den sonra ne de Cumhuriyet Türkiye’sinde Konya şehir merkezinde yeni tatlı su kaynaklarını aramak, bulmak gibi bir olay meydana gelmemiş.
Haksızlık etmiş olmayalım... Son yıllar da KOSKİ tarafından Kırankaya tatlı su kaynağı belirlenmiş.. Fakat diğerlerinin yanında çok küçük kalıyor.
Her mahalleye siyasi soslu tatlı su çeşmesi hikayaleri yazmak yerine, yeni tatlı su kaynakları hikayesini yazmak şüphe yok ki daha kalıcı olurdu.
Peki insanların tatlı su ihtiyacını karşılama noktasında bugün son durum ne?
Mavi Tünel sularının tatlılığının tesbit ve tescilinden sonra, evlerimizdeki musluklardan tatlı su akmaya başladı.. Şimdilik bazı mahallaler de böyle.. KOSKİ bu işi becerdi.
Lakin gene de yeni tatlı su kaynaklarının arayışında olmamız gerekiyor.. Su daralarak giden ve kaybedilen bir servet.. O bakımdan su, tatlısıyla, tatsızıyla yönetenlerin ve halkın gündeminden hiç düşmemesi gereken bir sorun olarak kalmalı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.