TEK AYAĞI OLMAYAN ÇOCUK
28 Mart 2022, Pazartesi 00:02Çok şükür hafta sonu Cuma akşamından bu yana dolu dolu geçti. Öyle ki birebir yüz yüze 50 yi aşkın insan ile tokalaşıp yemek masasından çay sohbetine, ayak üstü dertleşmeden kahve fasıllarına kadar dertleştik.
Biz gazeteciler siyasiler gibi insanlarla besleniliriz. Samimi sohbetlerle oksijen depolar, acı hüzün ile de heybeyi doldururuz.
Cuma günü Konyaspor’un 100. Yıl galasından başladık, dün en son beyaz kiraz fidanı dikerek günü noktaladık.
Bu kadar yoğun ve insanlarla iç içe olan görüşmelerin ardından hava kararıp dahası odada günün ilk saatlerini yaşarken yaptığım durum değerlendirmelerinde ise kafayı kırmama adına başlıyordum dua etmeye.
Bu ülke insanını hiç kusura bakmayın ama Sayın Cumhurbaşkanımız bile çözemez.
Yanlış anlamayın son 20 yılda bizleri en iyi teşhis edip yerine göre ne yapılması gerektiğini inanmasa da uygulayan tek insan Sayın Cumhurbaşkanımız.
Ama belki ona ulaşan bilgi ve iddialardan kendisinin de şok yaşadığına inanıyorum.
Siyasetin her platformundan insanlarımızdan tutun sporuna, ekonominin uncusundan, sarrafına, doktorundan muhtarına yemin ediyorum 50 den fazla dost dahası yeni tanıştıklarım da dahil insanın ağzından çıkanları zihnime kayıt etmeye çalışıyordum.
Sonra gecenin 2 sinde 3 ünde günü değerlendirirken, dinlediklerimi düşünürken ben kendime bile inanmak istemiyordum.
……….
Mesela Konya’da hayat pahalılığı var mı, yok mu?
Ekonomik kriz yaşanıyor mu yaşanmıyor mu?
Şehrin insanın geleceği pırıl pırıl güneşli mi yoksa sert fırtınalar bizi mi bekliyor?
……………..
Vallahi yaşadıklarımdan, gördüklerimden ve de işittiklerimden evde hatuna, bana yarınımızı soran kendi oğluma kızıma cevap veremez hale geldim.
Söylenenler ile yaşananlar birbiri ile asla örtüşmüyor ki.
Mesela çok sevdiğim değer verdiğim dostlarımdan ve KONYA POSTASI Gazetemizin yazar ailesinden Erdal Küçükşehir abimizin bugün ki yazısını tarafsız bir gözle okumanızı ve sonra da kendi kendinize “Yahu bu adam doğru mu yazmış?” diye değerlendirmenizi rica edeceğim.
Bu şehirde Sayın Bakan Murat Kurum’un ilçelerde yaptığı açıklamalardan tutunda hafta sonu güneşi gören insanlarımızın rahatlığına kadar şehri ve şehrin insanını tanımlamayacak şekilde fay kırıklıkları yaşıyorum.
Sonra veriyorum kendimi okumaya… Oku…. Oku….
Sonra sosyal medyada bazı önemli isimlerin geleceğimiz için hayat dersi olması gereken hikayelerini dinliyorum veeee hastanede hapishane de olmadığım için tekrar başlıyorum halime şükretmeye.
……………
Mesela aşağıda yaşanmış olan bu hikayeyi en az sekiz defa empati yaparak okudum. Ve her seferinde de ağladım.
Siz ağlamayın inşallah ama ne olur bu hikayeden kendinize bir ders çıkarın derim.
………………
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı.
Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı.
Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...
Adam ona bir kez daha göz attı.
Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.
Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:
- "Küçüüük!" diye seslendi. “Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!"
Çocuk, ona dönerek:
- "Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti,
"Ama benim bir bacağım doğuştan eksik".
- "Bence önemli değil!" diye atıldı adam.
"Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!
Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı."
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- "Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- "Anlayamadım!. dedi. “Neden öyle olsun ki?"
- "Çok basit!" dedi, adam. "Eğer vicdan yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler..."
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:
- "Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- "Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi, "Almam mümkün değil ki!"
- "İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder."
Çocuk biraz düşünüp:
- "Ayakkabının diğer teki işe yaramaz! Onu kim alacak ki?"
- "Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım."
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- "Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.
- "İkiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."
- "Tamam işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!"
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- "Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum."
- "Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"
- "Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan haberin yok herhâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder."
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi.
Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya.
Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- "Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "İndirim mevsimini başlattınız ya!"
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok! demişti."
……………….
* HER RÜZGAR SAVURACAK BİR TOZ BULUR,
* HER HAYAT YAŞANACAK BİR CAN BULUR
* HER UMUT GERÇEKLEŞECEK BİR DÜŞ BULUR
* BULUNMAYACAK TEK ŞEY SENİN BENZERİNDİR
* İŞTE BU YÜZDEN KENDİNE HİÇ TAHMİN ETMEDİĞİN KADAR DEĞER VER..
Sen değerlisin unutma...
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Sonrasına garantimiz yok. O yüzden sahip olduklarımızın değerini iyi bilelim. Çünkü yarın çok geç olabilir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Lalebahçe yolunda özellikle hava karardıktan sonra trafiğin akışını etkileyecek aşırı hızlı yada adeta dururcasına araç sürmediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Abdurrahim caldag
28-03-2022 22:01Uğur abim çok teşekkür ler bugünkü yazınız hikayeniz çok özeldi çok guzeldi