TELEVİZYON DİZİLERİ VE SOHBETLER
10 Temmuz 2019, Çarşamba 08:58Kaç zamandır yazmayı düşündüğümüz bir konuydu televizyondaki diziler ve sohbetler.
Önceki gün ev sahipliğini bizim yaptığımız yemekte bir grup üniversite hocası ile farklı konularda saatlerce süren sohbetimiz oldu. O sohbet sırasında hocalardan birisi “ TV kültürü ile beslenen bir nesil yaratıldı” dedi. Sonra artık kitap okumayan, yayın takip etmeyen, Türk edebiyatını, Türk şiirini bilmeyen, bilime meraklı olmayan, fazla araştırmayan, fazla düşünmeyen ve öğrenmek istemeyen bir gençliğin devlet marifetiyle meydana getirildiğini söyledi.
Hocanın söz konusu değerlendirmesinden sonra kaç zamandır yazmak isteyip de, bugüne kadar ıskaladığımız konuyu hatırladık. Yıllar önce de böyle yazılarımız olmuştu fakat o zaman rezalet bu kadar büyük değildi. Mesela, RTÜK daha etkindi, olaylara politik gözle bakılmıyordu. Konuyla ilgili yasalar harfiyen uygulanıyordu.
Ayrıca ANAP’ın iktidar olduğu yıllarda “Muzur neşriyatla Mücadele Yasası” çıkartılmıştı. O yıllarda günümüzde Ak Parti kadroları içinde yer alan bir takım önemli siyasetçiler, televizyon yayınları konusunda RTÜK ve iktidara ağır eleştiriler yöneltiyordu. Yayınlarla gençlerin ahlakının bozulduğu, toplumsal ve manevi değerlerden hızla uzaklaşıldığı, cinselliğin, şiddetin ve gayrimeşru hayatın özendirildiği falan söyleniyordu.
O dönem yapılan eleştiriler haksız mıydı?
Elbette haksız değildi.
Çünkü bu yayınlar toplumun gözünün önünde olurken, yayınlardan etkilenen ve örnek alan bir kesim olmaya başlamıştı.
Peki günümüzle mukayese ettiğimizde durum nasıl?
Kimse bize kızmasın ama durum bugün gerçekten çok kötü hatta vahim dersek abartmış olmayız.
Geçmişteki o duyarlı siyasetçiler bugün televizyon yayınları ve televizyonda çoğu edep, ahlak, fazilet, manevi değerler ve geleneklere aykırı cıvık ve özendirici programlar karşısında herhangi bir tepki vermiyor
Dizilerde eşler arasında aldatma sahneleri, zengin ve evli erkek karşısında vücudunu kullanan genç kızlar ve kadınlar, gayrimeşru yollardan zengin olma sahneleri, sert bakışlı mahalle çocukları, kavgaya ve öldürmeye her an hazır delikanlılar, mahalle çeteleri, mahalle basmalar, işyeri kurşunlamalar, konut ihlalleri, yol kesmeler, bıçaklı, falçatalı, palalı, tabancalı sahneler, şakır şakır adam kurşunlayan, adam öldüren sahneler karşısında ilgililer ve yetkililer birer izleyici konumunda. Mesela bir parti büyüğü Seda Sayan’ın sohbet programlarını ve yine bir kanalda mahalle eşkıyalığını konu alan bir dizi filmini de kaçırmadan izlediğini söyleyebiliyor.
Bu sahneler örnek teşkil ediyor mu? Evet, örnek alanlar var.
Sözkonusu dizileri her kanalda ve hatta devletin kanallarında görebilirsiniz.
Bu rezalet karşısında devlet ne yapıyor? Devlet RTÜK marifetiyle bazı müdahalelerde bulunuyor ama yeterli olmuyor.
RTÜK Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı’nca hazırlanan bir rapor var elimizde. O rapora bir bakalım isterseniz..
124 bin vatandaşımız 2018 yılında RTÜK’e dizi filmleri şikâyet etmiş. Dizi filmlere yönelik şikâyetlerin ortak noktası, “şiddet içerikli ve yasa dışı eylemlerin yansıtıldığı sahnelerin, özellikle çocuklara ve gençlere olumsuz örnek olduğu, benzer eylemlere teşvik ettiği, bu durumun da toplumun hukuka güvenini sarstığı” tespit edilmiş.
Aynı dönemde bir çocuk RTÜK’e yaptığı şikayet başvurusunda, babasının bir dizideki karısını döven karaktere çok benzediğini belirterek “ Annemle ben şu an babamdan kaçıyoruz, Lütfen bu diziyi bitirin. Kaç gündür size şikâyet etmeye kalktım. Her seferinde beni dövdü. Lütfen bitsin bu dizi de de babam anneme aynısını yapmasın”
Tele, alışveriş konusunda da RTÜK’e şikayetler yapılmış ve cinsel ürün reklamlarından duyulan rahatsızlık belirtilmiş.. Ayrıca özel kanallarda şikâyet edilen çok sayıda sohbet programı var.
Şimdi vatandaşın şikâyetleri karşısında RTÜK’ün ne yaptığını soracaksınız.
Söyleyelim.. RTÜK şikayet edilen kanallara idari para cezası uygulamış ve bir kez de programı durdurma cezası vermiş. Yeterli mi? Tabiki yeterli değil. Yeterli olsaydı televizyon kanalarında toplumda büyük tahribata yol açan dizi filmler, sohbetler, cıvık ve belden aşağı konular önlenmez miydi?
Merak etmemek mümkün değil.. Geçmişte bu konularda duyarlı ve keskin söz sahibi olan siyasetçiler ne zaman bu konuyu gündemlerine alacak? Devlet etkin bir şekilde ortaya çıkıp bu rezalete ne zaman “dur” diyecek. Ülkedeki siyaset, seçim, polemik ağırlıklı gündem, yerini ne zaman gerçek gündemlere bırakacak? Dini referans gösteren, muhafazakâr bir iktidar döneminde söz konusu televizyon rezaletlerinin yaşanıyor olması insanın içini daha da acıtıyor.
Ayrıca siyaset dahil olmak üzere bir çok konuda fetvalar hazırlayan diyanet neden bu konuyla hiç ilgili değil.? Üniversite yönetimleri, ilahiyat fakülteleri, aydınlar, muhafazakârlar, toplumu tehdit eden yayınlara karşı faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri, siyaset meraklısı ve iktidarların yandaşı olan din adamları aynı konu karşısında neden ortaya çıkmıyor?
Televizyon kültürüyle kendisine yön veren bir nesil meydana getiriliyor, getirildi. Bu durumda gelecekte bilim ve akılla hareket eden, bilimi ve dünyadaki çağdaş gelişmeleri rehber alan, okuyan, araştıran bir nesil mümkün olacak mı? Galiba gelecek nesil uyutulmaya programlandı. Bunun çeşitli sebepleri var ama önemli sebepler arasında televizyon dizileri, sohbet ve benzeri programlar var.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.