TEVEKKÜL
20 Kasım 2015, Cuma 00:00Ferman-ı aşka can iledir inkıyadımız
Hükm-i kazaya zerre kadar yok inadımız
Baş eğmeziz edânîye dünya-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz itimadımız
Bâkî
Tevekkül: Kul her türlü tedbiri alır, kendi üzerine düşen her şeyi yerli yerince yapar ve işin geri kalanını Allah’a havale ederse buna tevekkül denir.
Meselâ: Çiftçi tarlasını sürer, diker, ilaçlar, gübrelerini atar, otlarını yolar, sulama imkânı varsa sular velhasıl her türlü görevi yerine getirir ve “ya Rab ben üzerime düşen her şeyi yaptım, bundan sonrasını sana havale ediyorum, sen bilirsin” dercesine tevekkül eder.
Eğer mahsul çok iyi olursa sevinir, emeğini alır, hak ettiğine kavuşur ve Rabbine şükreder. Ama her şeye rağmen beklediğini alamazsa da, inançsızların, itikatsızların yaptığı gibi, aşırı strese ve sıkıntıya girmez, etrafını tedirgin etmez, öldüm, yandım bittim diye ümitsizliğe düşmez, intihar etmeye kalkmaz ve “Rabbimin her yaptığında bir hikmet vardır, demek ki, takdir böyleymiş, nasibim bu kadarmış” der ve kadere rıza gösterir, teselli bulur.
İslâm’ın emrettiği tevekkül budur. Mehmet Akif Merhumun dediği gibi ve cahillerin zannettiği gibi tembelliğin adı tevekkül değildir.
Tevekkülün, hele, manası hiç de öyle değil.
Yazık ki: beyni örümcekli bir yığın cahil.
“Bir lokma bir hırka yeter.”, “Kul doğmadan rızkı takdir edilir.”, “Nasipten öte yol gitmez.” Gibi ataleti çağrıştıran sözler İslâm’ın inanç sistemine aykırıdır. Allah Resûlü her işte, her hususta üzerine düşen her şeyi yapar, sonra el açar Allah’a dua eder, kuru dua ile asla yetinmezdi.
Arazide otururlarken Peygamberimizin yanına bir adam gelir, devesini salıverir. Peygamberimiz sebebini sorar, o; “Allah’a tevekkül ettim” deyince Efendimiz; “deveni bağla ondan sonra tevekkül et” ([1]) buyurarak bu konuya en güzel örneği vermiştir.
Bugün çağımızın hastalığı olan “stres”in en kesin tedavisi, iyi ve doğru bir tevekkül anlayışından geçer. Yapacağını hakkıyla yapacaksın, istediğin olmazsa “takdir böyleymiş” deyip, işi her şeyi en iyi bilen Yüce Mevlâ’ya havale edeceksin.
Rabbimizin bu husustaki emirlerinden bazıları: ‘Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona kâfidir.’([2]), ‘Mü’minler Allah’a tevekkül etsinler.’([3]), “Eğer mü’min iseniz Allah’a tevekkül ediniz.”([4]) Şair ne güzel söylüyor:
Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi
Kimsesiz kaldım meded ey kimsesizler kimsesi
Laedrî
Anlatılanlara yani Müslümanların gerçek tevekkül anlayışına şu kıssa ne güzel misaldir:
Binmek ve yük yüklemek için atların sırtına yapılan eşyaya eyer, eşeklerinkine de semer denir. Bir semer ustası, babasından kalan eski bir semeri, aslını ve babasını unutmamak için dükkânına asmış, kalfasıyla beraber çalışıyor, bir miktar artırabilirse, Hac parası yapmak maksadıyla duvarda asılı duran bu eski semerin içine gizlice kormuş. Bir gün kendisi yokken bir müşteri gelir ve ısrarla semer ister. Çırak hazır semerimiz yok falan dediyse de adam ısrarla; “işim çok acil, yeni hazır semer yoksa şu duvardaki eskiyi iyi fiyata almaya da razıyım” deyince çırak onu satar. Adam gelip duruma muttali olunca; “demek ki kazancımızın içine haram karışmış, Rabbim böylece onu bana yedirmedi” diye şükretmiş ve çırağa da hiçbir şey dememiş. Aradan yıllar geçmiş, aynı semer tamire gelmiş, bakmış ki içine koyduğu altınlar hâlâ duruyor, onları sahibine söyleyerek almış ve yine “demek ki param helal imiş, Allah beni imtihan etti” diyerek şükretmiş.([5]) Bu duygu, düşünce, tutum ve davranış içinde olabilen gerçek müminlerde stres ve sıkıntı olurmu?
Allah’a tevekkül edenin yaveri Hak’dır
Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacaktır
Ziya Paşa
Bektaşi kiraladığı kayık ile Eminönü’nden Üsküdar’a giderken, deniz dalgalanmaya, kayık sallanmaya başlar. Dalgaların, büyük bir fırtınanın başlangıcı olduğunu sezen Bektaşi’nin telaşlandığını gören kayıkçı: “Ne korkuyorsun hemşerim? Korkma. Allah büyüktür.” diye Bektaşi’yi sakinleştirmek ister. Kayıkçının bu sözüne içerleyen Bektaşi şu yanıtı verir:“Allah büyüktür amma, kayık küçük!”
Dipnotlar:
1-Tirmizî, Kıyamet, 60.
2-Talak Sûresi, 3.
3-İbrahim, Sûresi, 11.
4-Mâide Sûresi, 23.
5-Kamil Uğurlu,“Konya Şehrengizi” Konya B.Şehir Beld. Yay.2005, s.255.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.