TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ..‼️

Türkiye'de, son yıllarda görülen "ahlaki çöküş" hepimizi gelecek konusunda tedirgin ediyor. Gördüğümüz, duydugumuz olaylara inanmakta, anlamakta zorluk çekiyoruz, bunların nedenlerine  şöyle bir bakacak olursak eğer, farklı faktörler ve dinamikler, ortaya çıkıyor. değerlerin zayıflaması, gelenek ve göreneklerin unutulmaya yüz tutması, merhamet vicdan gibi insanî hasletlerin yok oluşu. kültürel ve ekonomik faktörler gibi nedenlerlede ilişkilendirilebiliriz. İşte bu durumun ortaya çıkış nedenleri:

1. Kültürel Değişim ve küreselleşme:

Modernleşme adı altında ortaya çıkan  küreselleşme, geleneksel değerlerin yerini daha bireyci, materyalist ve tüketim odaklı yaşam tarzlarına bırakmasına yol açabilir. Geleneksel toplumlarda ahlak ve erdem anlayışı genellikle dine, aile yapısına,değerlere gelenek göreneklere dayanırken, modernleşmeyle birlikte bireyselleşme ve rekabetçilik, kapitalizm daha ön plana çıkar. Bu durum, geleneksel değerlerin erozyonuna neden olabilirken toplumların genetigini bozuyor.

2. Ekonomik Zorluklar ve Ayrışma:

Ekonomik krizler, gelir dağılımındaki eşitsizlikler ve işsizlik, bireylerde hayatta kalma ve gelecek kaygısını artırır. Bu kaygı, kişilerin öfkeli, dışlanmış ve haksızlığa uğramış hissetmesine sebep olurken ahlaki normlardan uzaklaşmasına ve daha bencil ya da fırsatçı davranışlar sergilemesine yol açabilir. Özellikle yoksulluk ve ekonomik güvensizlik, ahlaki değerlerin zayıflamasına ve  insanların farklı arayışlara kaymasına zemin hazırlayabilir.

3. Eğitim Sisteminin Zayıflığı:

Ahlak ve erdem, büyük oranda eğitim yoluyla kazanılır. Türkiye'de eğitimin kalitesi ve sistemin  çöküşü öğrencileri ahlaki değerler konusunda ne kadar bilinçlendirdiği tartışma konusudur. Okullarda "nasıl erdemli birey olunur" konusunda dersler verilmeli, vatandaşlık bilinci oluşturulmalı. Eğitimdeki eksiklikler, çocukların ve gençlerin sağlıklı bir birey olmasını ve ahlak anlayışı geliştirmesini zorlaştırıyor.

4. Medyanın ve Dijital Kültürün Etkisi:

Dijital dünya, sosyal medya ve medya içerikleri, hızlı bilgi akışı ve popüler kültür aracılığıyla kişilerin her türlü bilgiye olaya çok hızlı ulaşması ahlaki yargılarını şekillendiriyor. Şiddet, yalan haber, tüketim kültürü ve etik dışı davranışların medya aracılığıyla normalleştirilmesi, kolay yoldan para kazanma isteğini tetiklerken, özellikle hayata yeni başlayan genç nesiller üzerinde, olumsuz bir etki yaratabilir. Ahlaki çöküş olarak görülen birçok durum, medya aracılığıyla daha görünür ve normal  hale gelir.

5. Rol Modellerin Eksikliği:

Toplumda saygınlık gören ve güvenilen liderlerin, siyasetçilerin, sanatçıların, akademisyenlerin ya da iş insanlarının ahlaki duruşları toplumu derinden etkiler ve  örnek teşkil eder. Ancak eğer toplumda bu tür rol modeller eksikse veya mevcut olanlar etik dışı davranışlar sergiliyorsa, bu durum geniş kitleler üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

6. Aile Yapısındaki Değişim:

Geleneksel aile yapısındaki değişimler, çocukların ahlaki değerleri öğrenme süreçlerini de etkileyebilir. Aile içi çatışmalar, boşanmaların artışı, bireyler arasındaki bağların zayıflaması, akraba ve komşuluk  ilişkilerinin zayıflığı, çocukların eğitimlerini etkileyebilir evde başlayan görsel, işitsel ve bireysel çatışma topluma yansır.

7. Dini ve Manevi Değerlerde Zayıflama:

Türkiye gibi dini değerlerin güçlü olduğu toplumlarda, dini inanışların zayıflaması veya bu değerlerin yalnızca şeklen yaşanması, dinin gerçeklikten uzak göstermelik toplum baskısı hâline gelmesi, bireylerin günlük yaşamında olumlu yönlendirici bir rol oynamadığı durumlarda, ahlaki normlar da gücünü kaybeder.

8. Toplumsal Kutuplaşma:

Siyasi, ideolojik veya kültürel kutuplaşma, saygının kaybedilmesi iyi-kötü kutuplaşması rekabetin etik kurallar dışında yaşanması, toplumlarda bireylerin kendi grup çıkarlarını ön planda tutmasına sebep olurken ahlaki kuralları esnetebilir. Bu da toplumda güven kaybına neden olurken ben merkezciligi öne çıkartan bir durum yaratır.

9. Adalet ve Hukuk Sistemine Güvenin kayboluşu:

Bir toplumda hukuk sistemi adil ve hakkaniyetli işlemiyorsa, bireyler de bu sisteme olan güvenlerini kaybedebilir ve kurallara uyma konusunda gevşek davranabilirler. Adaletin zayıfladığı veya kişisel çıkarların ön plana çıktığı bir ortamda zayıflayan adaleti kötüye kullanım kolaylaşır.

10. Kültürlesme:

Ülkemizde yaşanan göç dalgasıyla birlikte, farklı etnik grupların aramıza girmesiyle kültürel erozyon yaşanıyor. Birbirinden farklı hayat görüşleri ve yaşam şekillerinin uzun zaman bir arada bulunması ile yaşanan "kültürleşme" birbirine zaman içinde benzeme eğilimi gösteriyor ve toplum yapısını yavaş yavaş bozuyor.

Bu etmenlerin her biri, toplumda ahlaki değerlerin zayıflamasına ve “ahlaki çöküş” algısına katkıda bulunabilir. Değerlere geri dönmek, geleneklere sahip çıkmak, bireylerin kendi yaşamlarında erdemli olma çabalarını artırmaları, bireysel gelişim ancak ve ancak Aile ve eğitim sisteminin güçlendirilmesi ile mümkün olur, adil bir hukuk sistemi ve toplumdaki rol modellerin olumlu örnek olması, iyinin ödüllendirilmesi, liyakatin ön planda tutulması, TV lerin anormal programlardan temizlenmesi, Türk aile yapısına uygun programların dizilerin konulması, okullarda vatandaşlık bilincini olusturan ahlak, erdem, etik gibi konuların işlenmesi önem arz etmektedir.

Şunu unutmayalım ki hayatta öğrendiğimiz herşeyin yüzde ellisini altı yaşına kadar, diğer yüzde ellisini de yaşam boyu öğreniriz. aile dış dünyaya açılan kapıdır. Çocuklarımızı önce sağlıklı bir aile ortamında büyütmemiz gerekir. Değişim içten dışarıya doğru olan bir olgu'dur..