TRAFİK KURALLARI VE BİZLER-1
04 Mayıs 2016, Çarşamba 09:46Tertip ve düzen kaçkını ahmaklardan olma sen
Sa’ye sarıl vâdî-i cehâlette kalma sen
Kaptanzâde
Ermek ister ise âdem irem-i mağfirete
Kimseyi incitmeden gitmeli âhirete
Lâ-edrî
Kalbini geniş tut sıkma Seyranî
Rızay-ı Bâri’den çıkma Seyranî
Gönül Beytullah’ın yıkma Seyranî
Elinden gelirse inayet eyle
Develili Seyranî
Trafik ışıkları bir beldenin medeniyet simgesidir. Eğer onlara hakkıyla uyulup riayet ediliyorsa hak ve hukukun câri (işler) olduğunun alâmet-i fârikasıdır.
Her kavşağa bir trafik polisi, her insanın başına da bir kolluk kuvveti dikilemeyeceğini, dünyada buna hiçbir devletin muktedir olamadığını, olmaya kalkanların da (Rusya gibi) hüsrana uğradıklarını gördüğümüze göre, bazı işaretlere, alâmetlere, sembollere tanınan bu manevi otoriteye uymak, gerçekten kul haklarına yani insan haklarına saygının en güzel ve nezih bir ifadesidir.
Bunu başarmanın en güzel usulü de vicdanî ve manevî sorumluluk duygusunun cemiyet fertlerine küçük yaşta en güzel şekliyle aşılanmasıdır. Bunun da en kısa yolu fertleri inançlı yetiştirip, Hz. Peygamberin koyduğu kısa, net ve açık ölçülere inandırıp icra ettirebilmekten geçer.
“Allah’ın kullarını nerde olursa olsunlar her daim, her yerde ve zamanda görüp gözettiğine” inanan ve kul hakkının kutsal olduğunu, onun affının olmadığını, dünyada ve ahirette mutlaka hesabının sorulacağını, intikamının alınacağını bilen ve bu sembolik ışıklara da uyulmadığı takdirde kul hakkına tecavüz olduğunu idrak eden inançlı biri, her halde bilerek kat’i surette kırmızıda geçmez, trafik kurallarını ihlâl etmez, haddinden fazla hız yapmaz, aracının bakımlarını ihmal edip birçok müessif olaylara hatta ölümlere sebebiyet vermez, vermemesi gerekir.
Allah ve Resûlü’nün kul hakları hususundaki hassasiyetlerine dikkat çektim. Bu sebeple trafik ve kul haklarıyla ilgili meselelerde en güzel uygulama ve tatbikat Müslüman devletlerde olmalı. Bu hususta her gün birçoğunu gördüğümüz ve yaşadığımız olumsuzlukların bazılarını dile getirmeye çalışalım:
Kırmızıda geçmek affedilmez ve hesabı hem dünyada hem de ahirette mutlaka sorulacak olan bir hak ihlâlidir. İnsanın, hele hele Müslüman’ın diyen kişinin bunu katiyen yapmaması gerekir.
Çok mecbur olmazsak korna çalıp gürültü kirliliğine sebep olmamalıyız. Ama öyle basiretsiz insanlarımız var ki; gelip yeşilin yandığını görmeyecek kadar ileriye yani yaya yolunun üstüne duran veya bekleme esnasında cep telefonuyla konuşan, yanındaki ile sohbet ettiği için yeşilin yandığını görmeyen dolayısıyla bazılarını korna çalmaya mecbur eden insanlar ne olacak?
Böyleleri de var, misafir geldiği yerden gece vakti ayrılırken, uzun soluklu bir veda kornası ile saat 24 de mahalleyi ayağa kaldıran ferasetsizler de var. Sabahleyin kapının önüne çıkmayan öğrenciyi; “Hadi ne duruyorsun, neye çıkmadın, geç kaldık” manasına defalarca düdük öttüren, abi ve ablalarını götürürken, uyumakta olan küçüklerin uykusunu zehir-zıkkım eden okul dolmuşlarımız da var.
Ehl-i irfanım deyü her yerde kendin atma meydana
El elden belki üstündür ne lazım uyma şeytana
Yakın olmak dilersin Hazret-i Hallak-ı ekvana
Cihanda tatlı dilli olması lazımdır insana
Felekde hâsılı insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme
Vefası var mıdır gör kim sana bu çarh-ı devranın
Eser yeller yerinde hani ya taht-ı Süleymanın
Yalınız adı kaldı âlem-i zahirde Lokmanın
Geçer bir lahzada rüya misali ömrü insanın
Felekde hâsılı insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme
Alvarlı Efe Hazretleri
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.