TÜRK ? TÜRKÇE
26 Eylül 2016, Pazartesi 08:48Olanak, olasılık, soyut, boyut, eğilim
Ya bunlar Türkçe değil, ya ben Türk değilim
Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim
Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim
N.Fazıl
Türk soyunun hiçbir döneminde putçuluk yoktur. Hunlardan itibaren hâkimiyetin ilâhi kaynaklı olduğu kabul edilmiş ama hakanlara herhangi bir ulûhiyet atfedilmemiştir. Tanrının Türk Hakanlarına cihan hâkimiyeti görevi verdiğine inanılmıştır. Bu felsefe Orhun Abidelerinde de dile getirilmiştir. İslâm’la ortak paydaları çok olduğu için, kendi arzu ve istekleri ile toplu halde Müslüman olmuşlardır.([1])
Çinlilere 3000 km.’lik Çin Seddi’ni yaptıran, Roma’yı fetheden, İstanbul’u alıp Allah Resûlünün övgüsüne mazhar olan, İslâm’a en büyük hizmeti yapan, Haçlı Âleminin bütün dünyayı Hıristiyanlaştırmalarına mani olan, geçmişte irili ufaklı birçok devletler kuran, günümüzde de başa güreşen tek Müslüman devlettir.
Fakat Yahudi ve Hıristiyanlar kendileri için en büyük düşman gördükleri bu millet üzerinde en büyük oyunları oynamışlar, her şeyimizi bozmuşlar, bizi köprü altı çocukları gibi köksüz bir duruma düşürmüşler, dilimiz üzerinde yaptıkları tahribat sayesinde, dinimizle ve tarihimizle ilgi ve alakamızı kesmişlerdir. Bizi bir gecede ümmî (cahil yapıp) babayla oğlu, torunla dedeyi anlaşamaz hale getirmişlerdir. Çocuklarımız 15-20 sene önce yazılan kitapları anlayamaz hale gelmiş ve sadeleştirme ihtiyaçları duyulmaktadır.
Bir saz şairi Germiyan Oğlu Yakup Bey’i bir mey meclisinde övmüş ve şöyle demiş:
Benim devletlû Sultanım âkıbetin hayr olsun
Yediğin bal ile kaymak, gezindüğün çayır olsun
Beyin çok hoşuna gitmiş ve “işte şiir dediğin böyle anlaşılır olmalı, bazıları gelir birçok şeyler söylerler hiçbir şey anlamam ama, yine de caize (hediye) vermek durumunda kalırım. Sana da falan köyü verdim” diye vaatte bulunur.
Ertesi gün şair verilen köyün beratını (tapusunu) almaya varınca Yakup Bey köyü vermemek için; “Yahu âşık kusura bakma, akşam sarhoş kafaya bir halt etmişiz” falan demeye başlayınca şair; “estağfurullah beyim ama siz o haltı akşam değil de şimdi ediyorsunuz” demiş.
Dil devrimi adı altında vahşet ve katliamların yapıldığı günlerde bir işgüzar talebelere konferans veriyor ve Osmanlının kullandığı imlâ ve inceltme işaretlerine falan hiç gerek olmadığından bahsediyormuş. Talebenin birisi kalkmış; “Efendim bir arkadaşınızla ortak bir işyeri açsanız, çalıştırsanız, sene sonunda kârınızı mı bölüşürsünüz, karınızı mı bölüşürsünüz!..” deyince talebeler gülüşüvermişler.
Bir yerde de biz güldük, bir cenaze namazında cahilin biri cenaze namazında duyurulduğu şekliyle; “Allah için salata” deyince millet gülüverdi. Allah hâşâ salatayı ne yapsın diye. Çünkü “salata” dersen başka, inceltme kor “salâta” okursan namaz kastedilir.
Temel kahveye gelip; “bugün pirisü bana çok sempatüksün dedi” demiş, “ne dedin” demişler; “pilmedüğüm için bir şey temedüm” demiş, ne yaptın demişler; “ihtiyaten vurdim oni” demiş.
Dipnot:
1- Nevzat Kösoğlu, a. g. e. s. 35-44.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.