TÜRKİYE ‘NİN BEKA SORUNU VARMIDIR
13 Mart 2019, Çarşamba 08:25Bu soruya verilecek cevap elbette vardır. Türkiye gibi bir jeopolitik konumda olan bir ülkede sadece geçmişteki Anadolu coğrafyasında yaşananları hiç dile getirmeden bugünkü dünya siyasi konjonktüründe yaşananlara ve gelişmelere baktığımızda durumun hakikaten kritik olduğu gözlemlenir. Lakin bu durumu siyasi parti geleneği ikliminden bakarak mantalitesi olmayan belki havsalası dağınık bazı elit kesime sorarsanız, onlara göre beka sorunu değil domates, biber, patlıcan sorunu vardır.
Her şeyi maddi platformdan bakan açısını ona göre ayarlayan ve Avrupalı’nın işgalinden size zarar gelmez diyen zihni fukaralar ne bilsin “Hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salah” sözünün ne anlam ifade ettiğini?
Bu kafa yapısı Anadolu’da kurulmuş Lidyalıların para dışında hiçbir şeyi değerlerine katmadıkları günümüz çağının akordeon sanatçıları olduğundan, herkesle çayda çıra aşk etmeyi, kazaska oynamayı marifet belleyen dünya proloterya kardeşliği sloganlarının çığır açan yeni versiyonlu ”NATO mermer NATO kafalı” başka gezegenlerde yaşayan kör kütük mankurtlarıdır.
Bu kafa yapısı; daha geçenlerde kendini allamei cihan görerek, sanırım “Üstün Irk” anlayışıyla eteğindeki taşları bir güzel fırlatıp “ Dökmek” suretiyle, dahası bu çağırıldığı mekânlardaki kendisine duyulan gizli hayranlık yükseliş trendiyle, hızını alamayıp insanlığa aykırı ve insan haklarına muhalif bir çaba sarf edip, saçma sapan bir düşünceyi hem de sürçü lisan etmeden babayiğitçe “başı örtülüden öğretmen olamaz, rehber olamaz” diyecek kadar, ileri götürüp, 28 Şubat kafasıyla cesaretle sunum yapıp, cehaletini bile bile kusarken, birde eğitimci geçinip, eğitimi baltalayan bir ifadenin temsilcisi olarak geleceğe ait bir beka sorununu salisen ortaya koymuş ve yeni bir tartışmanın odak noktasını oluşturmuştur.
Türkiye’nin geleceğine yönelik bir ahlaki beka sorunu vardır. Bir otobüste, vapurda trende ya da tramvayda büyüğüne küçüğüne saygı göstermeyen, burun kıvıran, görmezden gelen saygısız ifadeler kullanan, selamıma karşılık vermedin diyen yaşlı başlı ihtiyara tokat atmaktan çekinmeyen ve toplumun yüz karası geçmişte yaşayan dedelerimizin kemiklerini sızlatan, bir iç karartan ve dahi kemik sızlatan bir ahlak fukaralığı beka sorunu vardır. Başı örtülü ile başı açık arasında hiçbir fark kalmayan(ki ben burada başörtüsü kimliğinin kendisine yüklediği sorumluluğun farkında olan kardeşlerimi tenzih ederim) sadece görüntü ve güzelleşme telakki eden, parklarda, açık mekânlarda hiçbir çekinmeye gerek duymadan, dinin emirlerini göz ardı edip el ele omuz omuza yanındaki esas oğlanıyla, gezip tozan ve kamu ahlakını rencide eden, İslami kimliğe isyan olarak nisyanı tercih eden bir ahlak fukarası ezikliğinin giderek çoğaldığı göbek şovlu bir beka sorunu vardır diyorum.
Yunus dilli söylemlerden sıyrılıp çağdaş uygarlık düzeyli, laik ahlak sendromuna yakalandığımız günümüzdeki sözde medeniyet bahçemizin solmaz gülleri, artık bizim değil, virane bağların sessizliğine terk edilmiş yeniden keşfedilmeyi beklemekteler.
Ruhun çürüme aşamasına geldiği /getirildiği bedenlerde ahlaki zafiyet milletlerin geleceği açısından bir beka sorunu yaratır.
Hiç kimsenin umurunda olmasa da giderek kangren haline dönüşen anne baba öğretmen devlet ve toplumun mecburen ilgilenmesi gereken bir eğitim boşluğu yaşamaktayız. Hala milli eğitimin gerçekten kendi kimliğimize aykırı olduğu bile bazılarınca henüz kavranılmayan, milli esaslara dayalı ve donanımlı, sistemli ve kendi kimliğimize uygun hale getirilmediği, değerlerin tanınmadığı hiçe sayıldığı ve her gün medya aracılığı ile adeta zehir saçıldığı, olabildiğince din dışı argümanların lanse edildiği bir bunalımlı dönemde bulunmaktayız. Bu durum bile başlı başına bir beka sorunudur. Her kesin kendi zevkini tabu haline getirip, ana baba etraf konu komşu hısım akraba evlat çoluk çocuk hepsinin kendi derdine düştüğü düşürüldüğü bir beka sorunu var karşımızda kocaman harflerle. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın fevkinde olmayıp cebini cepkenini elini kolunu oraya buraya uzatan Rabbena hep bana diyen saygı sevgi ortamının yok edildiği bir beka sorunu var karşımızda.
Geleceğe ait kaygıları benlik makamında değil Türkiye kulvarında var sayan etrafımızdaki dönen dolapları basiretle görüp tedbir alma konusunda muhasebe yapan ve birleşme dayanışma hoş görü ve yunus dilli söylemleri şiar edinen kardeşliğimizin pekişmesi ve belaların defi için gayret gösterenlere yukarıda değindiğim gibi, domates, biber, patlıcan minti sakızı yaklaşımıyla ağız değiştiren ve menfaat pekiştiren insanların var olduğu bir toplumsal argümanda, geleceğimizin ve çocuklarımızın bekası adına şu 31 Mart seçimlerinde aynı dili kullanmak ve aynı gayeye hizmet etmek durumundayız.
Sorunların çözümlenmesinde; birikmişlerin kangren olduğu ve birden çözümünün de bu sistem dâhilinde hemen mümkün olmadığı bu keşmekeşlik halinde, elbette vakurlu olmak, zorlukları birlikte göğüslemek, sabır ve metaneti olmak gereklidir. Bu muhalefet anlayışı ki; ağızlarında her güne özgü, günü birlik kavramların gırla gittiği, slogan yapıldığı ve günü kurtarmaya yönelik ifadelerle geçmişte en büyük kötülüğü sarıldıkları kavramlarla bu toplumun en hassas yerlerine kamçı gibi vurdukları nasıl unutulur ki; bunların vaat ettiklerine inanılsın.
Daha dün Dünya Kadınlar Gününde esip yağıp gürleyenlerin, bu memleketin yaşadığı o bunalımlı dönemlerde sırf şapka giymedi diye asılan yüzlerce erkeğin yanı sıra, birde şapka giymedi diye Erzurum’da bir kadını asmaları, kadınların hangi haklarıyla? Hangi günleriyle? Hangi değerleriyle ifade edilir? Ve bunlara inanılır? Bu insanlık ve toplum açısından bir beka sorunu değil midir?
Kur’an okunmasının yasaklanması ki; Kitap okumak nasıl yasaklanır? Bilemiyorum ama bugün geçmişe ve geleceğe baktığımızda, nedense aklımızın başına gelmediği halleri hala bazılarının farkındalık gösteremeyip yaşıyor olması, çabuk unutmamız/ve unutkanlığımız ve hala bazı şeyleri, anlayamazlıktan gelmemiz, tek parti zihniyetini taşıyan, sırtını hdpkk’ya yaslayan, birbirlerine menfaatleri için köşe bucak İyi’ce yaklaşanları alkışlamamız, maalesef bizim için bulunduğumuz coğrafya’da geleceğimiz açısından bir beka sorunudur.
28 Şubatla ülkeyi İsrail’e teslim etmek isteyenlerin girişimleri ve “çevikçe” davranışları “bir” beka sorunu değil midir? Sizce?
Hala ülkede 28 Şubat kafası taşıyanlar var ise ve bunlar, İyi’ce kenetlenip halkları hdpkk gölgesinde saadet zincirine ulaştırmak istiyorlarsa, 31 Mart Türkiye için, geleceğimiz için tedbir alınması gereken bir beka sorunu değil midir? Nasıl göz ardı edebiliriz ki bunları? Yoksa sizde mi hala domates, biber, patlıcanla oyunda oynaştasınız? Unutmayın; Allah(c.c.) müminlerin sahibidir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.