TÜRKİYE?DE SEZERYANI ARTIRAN SEBEPLER-1
22 Ağustos 2017, Salı 07:41Sezeryanı artıran sebepler dünya genelinde benzerdir. Sezeryan Türkiye’de uzun yıllar % 15 oranında seyretti. Anne-bebek ölüm oranlarını düşürmeye yönelik çalışmalardan sonra sezeryan oranı artmaya başladı.2003 yılında ülkemizde tüm doğumların % 21'i sezeryan ile gerçekleşirken, bu rakam 2010 yılında % 46'ya çıkmıştır.Ülkemizde ortalama iki doğumdan biri sezeryan ile doğmaktadır.Bu oran tıbbi gerekliliği olan orandan oldukça yüksektir.
Türkiye’de diğer ülkelerden kısmen farklı öne çıkan sezeryan sebepleri şunlardır:
Geçirilmiş sezeryanların yıllar geçtikçe artması, paritede azalma, elektronik fetal monitörizasyonun yaygın kullanılması daha yaşlı kadınların çocuk sahibi olmaları, gebelerin vajinal doğumdan çekinmeleri, tedavi ile oluşan gebeliklerin artması gibi bir çok sebep sayılabilir.
Nüfusun yaşlanması, giderek daha az sayıda çocuk istenmesi, planlı ve ağrısız doğum yapma isteği, gebelikte iyi beslenme ve vitamin kullanımına bağlı daha iri bebeklerin dünyaya gelmesi, doğum korkusu… Bu sebepler ülkemizde tıbbi dergilerde yayınlanan sezeryanın önde gelen sebepleri olarak göze çarpmaktadır. Ancak yazılı olmayan güncel olarak yaşanan bazı proplemler yukarıda yazılanlar kadar sezeryan artışında da önemlidir. Bu proplemler ayrı maddeler olsa da iç içe durumlardır. Bunlar nelerdir;
1-Doğum anlayışında toplumun bakışının değişmesi
2-Malpraktise bağlı defansif tıp (doktorun ya da sağlık personelinin kendini korumayı ön plana alması)
3-Normal doğum için doktor ve sağlık persolinin yıllar içinde sezeryan artışına bağlı olarak tecrübesinin azalması ( yeni Jenerasyon sağlık ekibinin normal doğum tecrübesi olmadan yetişmesi)
1-Doğum anlayışında toplumun bakışının değişmesi
Normal doğumda bebeğin oksijensiz kalıp zarar görme ihtimalinin yüksek olma algısı.Bu algıyı besleyen temel sebep ,doğumdan sonraki bebekte görülen her proplemde doktorlar tarafından sorulan doğum sezeryan mı?Normal doğum mu? Sorusu.özellikle bebekte görülen zekâ proplemi,yürüme ve konuşma proplemi gibi durumlarda teşhisin çoğu zaman tam adının konulamaması .Teshiş konulamadığı durumlarda ihtimaller sayılırken normal doğumun da adının geçmesi .Tüm sebepler arasında hasta ve yakınlarının reel yaşanmış olan ağrı sürecini görmesi .Hemşirenin serumu geç takması ,erken takması,yandaki hastanın daha erken doğurması,Doktorun yandaki hastayı 2 saatte sezeryane alması,bu hastayı 5 saat ağrı çekmesine rağmen sezeryane almaması gibi tıbbi olarak değer taşımayan yargılar.
Bugünkü gebe takip yötemlerinde özellikle de bebeğin kalp atımının elektronik takibi dediğimiz fetal monitörizasyonda bebeğin oksijensiz kalması zarar görme ihtimalinden 120 dk. önce tespit edilebilmektedir. Hatta hastaların bir kısmı ihtimalin ihtimali gibi bir sebepten gereksiz sezeryan olmaktadır. Yapılan tıbbı çalışmalarda yukarda saydığımız zekâ geriliği, konuşma yürüme bozukluğu gibi sebebeplerin %90 nın doğumla hiç ilgili olmadığı gösterildi.
Ayrıca sezeryan oranının arttığı ülkerde yapılan çalışmalar doğumsal proplemlerin normal doğumun yoğun olduğu dönemlerden farkı olmadığıdır. Sonuç olarak sezeryanı ne kadar artırsanız da zekâ geriliği ,konuşma ve yürüme bozukluğu gibi durumları azaltma şanşınız yoktur. Haftaya bu konunun diğer maddeleriyle devam edeceğim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.