TÜRKLER (7)
15 Ocak 2017, Pazar 10:23Türkler Anadolu’ya geldiklerinde doğuda Ermeniler, iç kısımlarda da Rumlar meskûn idi. Rumlar Ortodoks, Ermeniler de yine Hıristiyanlığın bir mezhebi olan Grogoryan mezhebinde idiler ve birbirleri ile pek anlaşamıyorlardı. Ortaçağda Hıristiyan mezheplerinin birbirleri ile anlaşmazlıkları, ihtilafları o kadar dorukta idi ki, başka din mensupları ile yaptıkları savaşlarda kaybettikleri insanlardan fazlasını kendi aralarındaki mezhep savaşlarında kaybetmişlerdir.
Bu yüzden hem mezhep anlaşmazlıkları, hem de Bizans idârecilerinin lüks ve israf içindeki yaşantılarını karşılamak için halktan aldıkları aşırı vergiler sebebiyle Anadolu halkı bıkmış usanmıştı. Anadolu’ya gelip beldelere ve bölgeler hâkim olmaya başlayan Türklerin, kendi idârecilerinden çok âdil, merhametli ve insancıl olduklarını görünce, onların gelip kendilerine idâreci olmalarına yerli halk aşırı tepki göstermediler, hattâ davet etmeye, temenni etmeye başladılar. Ma’lum Malazgirt savaşında Bizans Ordusu içinde bulunan Ermeni askerlerinin daha savaşın başında Türklerle savaşmayıp, orduyu terk etmeleri bu sebeptendir.(1)
Hıristiyan yazar Urfa’lı Mateos (952-1136), kendi idârecilerini zâlim ve merhametsiz olarak nitelerken, Selçuklu Sultanları hakkında şöyle der: “Sultanın yüreği Hıristiyanlara karşı şefkat dolu idi. O geçtiği memleketin halkına bir baba gözü ile bakıyordu. O, böylelikle hiçbir muhârebe yapmadan birçok eyalet ve şehirlere hâkim oldu.”(2)
Süryani Târihçisi Mihael de şöyle der: “Hıristiyanlara âit memleketlerin çoğunu alan Türkler, Rumların yaptığının aksine kimsenin dinine ve inancına karışmıyor; hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardı”(3)
Selçuklu idâresinde gayri Müslim bürokrat ve hekimlerin görevlendirildiği, gayri Müslim halkın her yönden huzur ve saâdete kavuştuğu, bu yüzden kiliselere bile Müslüman sultanların figürlerinin işlendiği,(4) bazı yerlerde kilise ve câmilerin aynı bahçe içinde yan yana olduğu,(5) gayri Müslimlerden alınan kadınların dinlerini değiştirmeye zorlanmadığı, malı zayi olan tüccarların mallarının devlet tarafından tazmin edildiği(6) Selçuklular döneminde gayr-i Müslimlere o derece hoş görü ve müsâmaha gösterilmiş ki, bazı radikal ve fanatik kişiler Sultan 2. Kılıçaslan (1113-1192) ve Gıyaseddin Keyhüsrev’in (D.?-1246) Hıristiyan oldukları söylentilerinin çıktığı târihî rivâyetlerdendir.(7)
Bunlar ve benzeri sebeplerden dolayı, daha önce kendi idârecilerinden görmedikleri bir hoşgörü ve müsâmaha ile karşılaşan yerli halk, bizzat kendi ordularına ve idârecilerine cephe almaktan çekinmemişlerdir.
Şu târihî misalde enteresandır: İkinci Haçlı seferleri (1147-1149) esnasında Bizans, Alman ve Fransa İmparatorları komutasındaki orduları Selçuklu Sultanı Mes’ud (1116-1155) gerilla savaşı taktiği ile muhtelif yerlerde yenmiş, Antalya taraflarına perîşân bir şekilde çekilen haçlı askerlerine o havâlide yaşayan Rumlar ihânet etmişler, paralarını ve mallarını almışlar, bazılarını öldürmüşler, aç ve yaralı vaziyette bırakmışlar, bu durumu gören ve onlarla birkaç gün önce savaşan Türkler bu askerleri Rumlara karşı korumuşlar ve mallarını geri alıvermişlerdir.
Bu sefere katılan ve olayları bizzat gören Frank târihçi Odon de Deuil; “Dindaşları Rumların zulmünden kaçarak Müslümanların nezdinde emniyet, himâye ve merhamet arayan Haçlılardan üç binden fazla gencin Türklere katıldığı söyleniyor. Ah merhamet!.. Müslümanlar onlara ekmek verdiler; fakat dinlerini satın aldılar. Bununla birlikte Türkler, bu iyiliklerine karşılık hiçbirini din değiştirmeye zorlamadılar.”(8)
Târihçi Toynbee (1889-1975) diyor ki; “Dünyada üç târih var. Eski Yunun, Eski Roma ve Eski Türk târihi”(9)
Meşhur mütefekkir Mantesqueu’de (1689-1755) bu mealde şöyle der; “Türkler olmasaydı târih olmazdı”(10) Ama ne yazık ki; biz bu şanlı târihimizi bilmiyoruz.
Dipnotlar:
1-Mehmed Şeker, “Anadolu’da Birarada Yaşama Tecrübesi”, DİB yay. Ankara 2000, s. 36.
2-Urfalı Metos’un Vakâyinâmesi ve Papaz Gregor’un Zeyli (1136-1162), Türkçe’ye Çeviren: Hrant Andreasyan, Ankara 1987, s. 170.
3-Osman Turan, “Türk Cihan Hâkimiyeti”, c. 2, s. 134.
4-Mehmed Şeker, “Anadolu’da Birarada Yaşama Tecrübesi”, DİB yay. Ankara 2000, s. 45.
5-Mehmed Şeker, a. g. e. s. 70
6-Mehmed Şeker, a. g. e. s. 74
7-Mehmed Şeker, a. e. s. 175.
8-T. W. Arnold, İntişâr-ı İslâm Târihi, Ankara 1971, s. 142.
9-Ahmed Güner Sayar, “A. Süheyl Ünver”, Ötüken Yay. İst. 2011, s. 565.
10-İbrahim Refik, “Ulu Çınarın Gölgesinde”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 169.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.