Ulvî gayelere yelken açmak
29 Ekim 2015, Perşembe 00:00
Ulvî gayeler; ulvî âlemin ilgisi, bilgisi,yönelişlerle gerçekleşir.Niye bu konuyu ele alma ihtiyacı duydum.Çünkü gökten, bulutlardan kar yağarken bile birbirine asla değmediği tokuşup çarpışmadığı söyleniyor. Rüzgarın önünde bir o yana bir bu yana savrulmasına rağmen hepsi yeryüzüne arz’a iniyor. Yağmur öyle değil mi? Tane tana yer yüzüne iniyor. Aksi olsaydı, çeşmeden su akar gibi , tane tane değil de ‘’sicim gibi’’ dediğimiz bir kalınlıkta yağsaydı ne olurdu.Düşünmesi bile felâket olur.Buradan şu noktaya varmak istiyorum.
Ulvî gayeler nedir? Kimden gelir? Keyfiyeti nedir? Diğer felsefî,düşüncelerden oluşan
gayelerden ayrılan özelliği nedir.? Bunu kim bildirmiştir. Gayesi nedir? Neticeleri nelerdir?
İman etmek Kur'ân’ın emri olduğu gibi, insanların imanını kurtarmaya çalışmak da Kur’ân’ın emriydi. ‘’Âminu billahi..’’ ‘’ Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitaba, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.’’( Nisa Sûresi Âyet 136. H.Yazır Meali)
İman zafiyeti olanların zevkleri de, şevkleri de, sevinçleri de hatalı, batıl ve menhustur. Gayesi Allah olmayan insanın zihni kendi etrafında döner, ayakları kendi ayaklarına dolaşır. Hayatı azap, aklı eziyet, dostu düşman, emeli elem olur. Kendini dinlemekten değil ufku, ayağını bastığı yeri bile unutur, bencil bir mahlûk haline dönüşür.
İnsan kıymetini gâyesinden alır. Gâyenin ulvîliği insana şevk verir.Şevki artar. Şevkin daimî olması, her şeyden önce ümide, ihlâsa, sağlam bir iradeye, günahlardan şiddetle içtinâba, bencil olmamaya, neticeye karışmamaya vs. gibi şartlara bağlıdır. İman Kur’ân dâvâsında bulunanların şevkleri daimî olmalıdır. Zirâ ulvî bir gaye, ulvî hisler ister. Allah’a olan bağlılık; muhabbet ve şevklerinin kaynağı olmalıdır.
Ulvî gayeler insanı semâlara davet ederken, kişinin yerin bataklığına saplanması ne acı!.. Minbere lâyık bir mukarnasın, sobaya odun olması ne acı… K.Kerim’de Âli İmrân Sûresi Âyet 103… :
‘’ Hep birlikte Allah' ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.’’
104- ‘’ İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.’’
105- ‘’ Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.’’ (H.Yazır.Meâli)
Tefsir: 103. Müfessirlere göre "Allah'ın ipi"nden maksat, Kur'an ve İslâm'dır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışmak", hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber Kur'an'ı, "Allah'ın gökyüzünden yer yüzüne sarkıtılmış ipidir" (Müsned, İÜ, 14,17; İbn Kesîr, II, 73--) diye tarif etmiştir.
Allah'a karşı gereği gibi saygılı olmak ve Müslüman olarak ölebilmek için Allah'ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. Âyet mealleri:
3/104. ’’ İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtulu şa erenlerdir. ‘’
3/105. ‘’Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır,’’
3/106. Bir gün ki nice yüzler ağaracak, nice yüzler de karara caktır. Yüzleri kararanlara, "İman ettikten sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!" (denir)’’ .
3/107. ‘’Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah'ın rahmeti içindedirler; orada onlar ebedî kalacaklar dır.’’
3/108. ‘’İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Bunları sana gerçek olarak okumaktayız. Allah hiçbir kimseye haksızlık etmek istemez.’’
3/109. ’’ Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah'a varır. ‘’
Tefsiri : 104. Yüce Allah önceki âyetlerde inkâra sapmaları ve başkalarını da saptırmaları sebebiyle Ehl-i kitabı kınamıştı, Bu âyetlerde de müminlere iman ve takvayı emrettikten sonra başkalarını da İslâm'a çağır malarını emretmektedir.’’ (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/478.)
Zira iman zafiyeti olanların zevkleri de, şevkleri de, sevinçleri de hatalı, batıl ve menhustur.
Araf Sûresi 51. âyette, “Onlar dinlerini bir eğlence ve oyun edinmişler ve dünya hayatı onları aldatmıştır” buyurulmaktadır.
Bütün hedefleri dünyadan ibaret olan bu insanların şevklendikleri konular da dünyaya dair küçük amaçlar ve hedefler ile sınırlıdır. Belki onların şevk sandıkları ve heyecan duydukları şeyler, dünya hırsından başka bir şey değildir.(Devam edecek...)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.