UMUT ÖLMESİN
07 Aralık 2020, Pazartesi 08:51Umut, cansimidi.
Umut, hayata tutunmak.
Umut,beklemek ve umut zorluklardan kurtulmak.
Herkes bilir ki, umut çok önemli bir değer.
Bu yüzden olmali ki, “Umudunu kaybedenin hayatta kaybedecek başka bir şeyi kalmamış” sözönü, söylemiş olmalı düşünce insanları .
Umudunu kaybeden insana teselli fayda sağlamıyor.
Sonu “Cak, cek, cuk” la biten sözcükler hiç bir önem taşımıyor.
Umutsuzluk, sözün tam da bittiği yer.
Oraya doğru gidiyoruz sanki ülke insanları olarak.. Vahim sonuçların meydana gelmemesi için önüne geçerek,durdurmak lazım umutsuzluğu.. Yarın geç olmadan bir an önce bu yapılmalı.. İnsanlarımız Allah muhafaza umutsuzluk enkazının altında kalmamalı...
Gördük ki güzel konuşmakla olmuyor bu işler.
Pembe gözlükler de gerçeği gizliyor, göstermiyor maalesef.
Pandemi döneminde mevcut sorunlara yeni sorunlar eklendi doğal olarak, ekonomi ve sağlık ağırlıklı.
Esnaf bazı sektörlerde eskisi kadar iş yapamıyor.
İş yapamayan esnaf mecburen kepenk indiriyor.
Sonuçta esnaf işsiz kalırken, yanında çalışanlar da işsiz kalıyor.
İş yapmayan dükkanın kirası, vergisi, çalışanları, diğer giderleri oluyor. Bu durumda esnaf kepenk indermeyip de ne yapsın?
Bereket sanayi de bazı iş alanlarında çarklar iyi kötü dönüyor. Tezgahlar, makinalar çalışabiliyor.
Sanayilerden kötü haberler de gelmiyor değil. Mesela, bankadan aldığı krediyi ödeyemeyen hadi kredi şöyle dursun sigorta prim borcunu, vergi borcunu ve hatta elektirik borcunu ödeyemeyen sanayi kuruluşları var. Bu durumda olanların ne kadar idare edebilecekleri şüpheli.
Bütün bunlara bağlı olarak işsizlik doğal olarak artıyor.
Orta derecede bir sanayi kuruluşu önceden 40-50 kişi çalıştırırken, şimdi 20-25 kişi çalıştırıyor. Adam haklı.. O da işletmesini ayakta tutabilmek için kendisine göre tedbir alıyor.. Almak zorunda kalıyor. Yere düşenin yenildiği ve yok olduğu bir dünyada yaşıyoruz.. Dolayısıyla hatıra keyf bağışlanacağı bol kazançlı günler çok gerilerde kaldı artık.. Görülen o ki bu sefer gerçekten de “Tırnağı olan başını kaşıyacak..”
Bankalar bol keseden dağıttıkları kredi tahsilinde zorlanmaya başladı.
Bir dönem alınan krediler son dönemde ödenemez duruma geldi. Devlet sorunlu kredilerin tahsili için çözüm arayışında.. Muhtemelen yeniden yapılandırılacak.. Yapılandırma yeni bir faizle olacak. Vergi borçları, SGK prim borçları ve idari para cezaları ve diğer kamu alacakları faizle yapılandırıldığına göre, bankaların sorunlu kredileri de faizle yapılandırılacak ve ötelenecek.
Umudun önündeki karanlığın hacmi ve devasa büyüklüğü anlatmakla bitecek gibi değil.
Bir kaç örnek daha verelim..
Resmi kayıtlı işsiz sayısı 10 milyon. Kaydı küreği olmayanlarla birlikte bu sayı daha da yüksek olmalı.
Komik bir asgari ücret rakamı var.
Ayrıca emekli maaşları çok da komik.. Mutlu azınlığın ayağındaki ayakkabı, gözündeki gözlük, belindeki kemer asgari ücretlinin aldığı paradan daha fazla.
Ve.. Bir büyük tehlike daha..
Yağmur yok, kar yok.
Bir çok bölgede sulu tarıma rağmen tarlaya atılan buğday ve arpa tohumları çimlenmedi. Bilmeyenler için söyleyelim... Tohumlar patlayıp toprağın üstüne çıkamadı.. Gene bazı yerlerde tohumlar bozulmaya, küflenmeye ve özelliğini kaybetmeye başladı. Bu şu anlama geliyor: Aralık ayı da böyle kurak geçerse 2021’de önceki yıla göre üretim rekoltesi büyük kayba uğrayacak .
Tarım ürünlerinde rekolte kaybı ekonomik kayıp demek.
Tarım ürünlerinde rekolte kaybı pahalılık demek.
Tarım ürünlerinde rekolte kaybı yeni işsizler demek.
Tarım ürünlerinde rekolte kaybı alacak/verecek skandalı demek.
Uzun yıllar boyu borçla mal/mülk edinme alışkanlığına mahkum edilen üreticiler en başta hasat döneminde kamu ve özel bankalara hasan döneminde ödemesi gereken borçları ödeme güçlüğü içine düşecek. Esasen bu sorun 2020’nın hasat mevsiminde başgöstermiş ve bankalar üreticilerden tahsil etmesi gereken her türlü krediyi büyük oranda yeniden yapılandırmışlardı. Borçlanarak, borç ödemek.. İnsanlar için ekonomik bakımdan felaketin başlangıcı bu olmalı. Lakin his ve düşünce kaybı söz konusu olmalı ki, buna sevinenler ve hatta amuta kalkan bile oldu.
Tüketimin durmadan teşvik edildiği ve gene borçla mal/mülk edinmenin kampanyalarla teşvik edildiği bir ortamda, günün sonunda altından kalkılması çok zor bir fatura çıkıyor ortaya.
Bakınız bir anket şirketi Türkiye’de en büyük sorunun ne olduğunu sormuş vatandaşlara..
Vatandaşların yüzde 58’i , bu soruya “EKONOMİ” demiş..
Vatandaşların yüzde 40’ı da “İŞSİZLİK” demiş..
Söz konusu ankete katılan vatandaşlara ekonominin nasıl olduğunu sorulduğunda da, yüzde 70’i “EKONOMİ KÖTÜ” demiş.
Hadi bir de anketteki diğer sonuçlara bakalım..
Geliri ile beslenen yani barınma ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilenlerin oranı yüzde 53.
Ülkede nüfusa göre temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlananların oranı yüzde 25.
Gelecekten kaygılı olanların oranı yüzde 61.
Bu oranlar umudu değil, umutsuzluğu göstermekte.
Ayaklarımızın yere basması gerekiyor, her şeyi devletten beklemeden. Devletin alması gereken tedbirler kadar, insanların alması gereken tedbirler de var.
Çok iken, çok harcandı doğru.. Kazanan, kazanmayan herkes harcadı. En başta tüketimin teşvik edilmesiyle her mal ve hizmet için,her türlü kredinin pazarlanması sonucu çok harcandı. Har vurulup, harman savruldu. Buna bağlı olarak ekonomik hayatımızın en vaz geçilmezi ihtiyat akçesi olan tasarruf unutuldu. Sonra tarafımız zaruri ihtiyaçlarını gideremezken diğer tarafımız lüks ve israfta yarıştı.
Ve.. İşler kötüye gitmeye başlayınca umutsuzluk gelip yakamıza yapıştı.
Acı ama umut ışıkları sanki dağılıyor gibi.
Ne olur umut ölmesin.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.