ÜNİVERSİTELERDE NİCELİK/NİTELİK
29 Temmuz 2019, Pazartesi 08:55Son yıllarda ülkemizde üniversite sayısı büyük bir artış gösterdi.
Çok sayıda şehrimizde en az bir üniversite ve çok sayıda ilçemizde de bir fakülte ya da Meslek Yüksek Okulu bulunuyor. Öyle ki ilçelerde sadece 2-3 öğrencisi bulunan Meslek Yüksek Okullarına bağlı bölümler dahi var. Bunun için fazla uzaklarda örnek aramaya gerek yok. Merak edenler Ilgın ve Akşehir’deki bölümlerde kaç öğrencinin olduğuna bakabilir. Mehtemelen başka üniversitelerde de buna benzer örnekler var.
Ülkemizin ve gençlerimizin kaderini yakından ilgilendiren bu olayı biraz açalım..
Türkiye’de toplamda 206 üniversite var.
Bu üniversitelerden 2018 dönemi kayıtlarına göre 8 milyon öğerenci eğitim alıyor.
Üniversitelerde görev yapan akademisyen sayısı 160 bin civarında.
Bunların 25 bini profesör, 15 bini doçent, 36 bini Dr.Öğretim Üyesi, yaklaşık 35 bini Öğretim Görevlisi ve 45 bini de Araştırma Görevlisi.. Yönetenler bu sayıları mutlaka çok önemli buluyor olmalı. Mesela “Yüksek öğretimde çıtayı yükselttik.Şu kadar üniversitemiz, şu kadar öğrencimiz oldu” diyebilirler.
Peki gerçek öyle mi?
Ya da eğitim alanında geldiğimiz nokta neresi? Yani nerdeyiz?
İlk önce şu son derece dramatik sonucu söyleyelim..
Geçen hafta üniversite giriş sınav sonuçları açıklandı..
Son sınavlarda 650 bin öğrenci ne yazık barajı bile aşamadı. Bu sonucu eğitimdeki çöküşün resmi belgesi olarak görebilirsiniz .
Uygulamalardaki hatalar bu sonucun en büyük sebeplerinin başında geliyor.
Son yıllarda Liselere giriş sistemi defelarca değiştirildi.
Aynı şekilde üniversite seçme sistemi 17 defa değiştirildi.
Öğrenciler bir sonraki sınava hangi sisteme göre hazırlanacaklarını artık öngöremiyor. Sınavlara çok kısa bir süre kala bir bakıyorsunuz, sınav sistemi pat diye değiştiriliveriyor. Bizim ülkemizde devletin en fazla kurcaladığı alan maalesef eğitim sistemimiz oluyor.
Bir de olayın ehil olmayan yani liyakatsız yöneticiler kısmı var. Gerek Liselerimizde, gerekse üniversitelerimizde artık siyasi referanslı yöneticilik döneminin yolu halk istese de istemese de açılmış durumda. Şık olsa da olmasa da, hatta en ufak bir faydası olmasa da böyle bir durum sözkonusu.
Üniversite yönetimleri dahil eğitimin her kademesinde “sadakat/siyaset/bizim adamımız” anlayışı büyük ölçüde liyakatın önüne geçti. Kendilerini hak ve hayal edemedikleri o görevlere getirenlere “ Emirlerinizi bekliyorum” diyenler, eğitimin kalitesini nasıl yükseltebilir? Böylelerinin tek düşüncesi olabilir. O da şu” Allah bizi buraya getirenleri başımızdan eksik etmesin” İyi de “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi” Emretmiyor mu?
Hadi bu konuda sözü fazla uzatmayalım.
Ülkemizde üniversitelerin sayısını artırdık.
Öğrencilerin, akademisyenlerin sayısını da artırdık.
206 üniversitede, yüz binlerce idari personele iş de veriyoruz.
Ama liselerimizde olduğu gibi, üniversitelerimizde de verilen eğitimin kalitesi tartışılyor.
Tabelalar güzel ve kulağa hoş gelen sözler.. Son yıllarda moda olan ve ülkedeki sasıyı 5 bini bulan başta Türkçe olmak üzere Matematik, Kimya ve Fizik gibi temel derslerin fazla önemsenmediği Liseler. Bir çok şehirde nitelikli eğitimin fazla dikkate alınmadığı ticaret amaçlı vakıf üniversiteleri.
Devam edelim.. Üniversitelerde ortada rektörlerin seçimle falan göreve gelmesi gibi bir olay kalmadığı halde bir takım rektörlerin, bazı akademisyenlere karşı “Bana oy vermedin.Karşımda yer aldın” husumeti. Dar ve siyasi bir kadroyla üniversitelerin yönetilmeye çalışılması ve akademik kadroların buna göre dizayn edilme çabaları. Üniversitelerde üst düzey görevlerin kişinin yeneteneklerine ve aldığı eğitime göre belirlenmemesi. Siyasi arkası olan akademisyenlere üniversite yönetimlerinde önemli ve belirleyici görevlerin verilmesi. Üniversite yönetimlerinde farklı görüşe sahip bilim/sanat/nitelik sahibi üst düzey idari ve akademik personelin değerlendirilmemesi. Akademisyenler arasında çifte standart. Kendi siyasi görüşlerinden ya da geçmişte okuduğu okullardan olmayanların dışlanması ve adam yerine dahi konulmaması.. Önceden belirlenen ve tayin edilen jürilerle akademisyenlerin kaderinin belirlenmesi...
Üniversitelerde arzulanan eğitimin önündeki engeller saymakla bitecek gibi değil.
Siyaset üniversitelerden elini çekse belki bazı şeyler az da olsa değişebilir.
Netice itibariyla üniversitelerimizin sayısını artırdık ama aynı şeyi nitelik konusunda söyleyemiyoruz. Dünya üniversiteler liginde, Türkiye’den kaç üniversite bulunuyor? Fazla söze gerek yok. Bunun nedenlerini düşünelim yeter.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.