VAKIFLAR
09 Mayıs 2016, Pazartesi 08:47(09-15 Mayıs) İslâm dini içtimai (sosyal) bir nizamdır. Yani insanların gruplar, topluluklar halinde bulunmalarını isteyen, bunun için insanların birlik ve beraberlik içinde yaşamaları, sevgi ve şefkat bağlarıyla birbirlerine bağlanmaları, iyilik ve yardım hususunda gereken her şeyi yapmaları için kanun ve kaideleri ortaya koyan bir dindir.
Yüce Allah'ın: "iyilik yapın ki, saadete erişesiniz"([1]), "hâyırlara koşunuz"([2]), "Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz"([3]) gibi emirlerinin muhatabı olan müminler, hem dünyada hem de âhirette huzur ve saadete erişebilmek için, Allah’ın yarattıklarına iyilik ve hayır yapma hususunda yarışı kendilerine düstur edinerek, birçok ölmez eserler ve vakıflar yapmışlardır.
Vakıf lügatte: Hapsetmek, tutmak, yerinde bırakmak gibi manalara gelir.
Istılahta ise; Bir malın aslının korunması kaydıyla, gelirinin Allah yolunda sarf edilmesidir.
Müspet olan her hususta olduğu gibi, vakıf eserler bırakma hususunda da, müminlere ilk örnek Allah'ın Resûlü ve Onun sevgili arkadaşları olmuşlardır. Peygamberimiz Medine’ye gelince Neccar Oğullarından bir arsa satın alıp vakfederek üzerine bir mescit yaptırmıştır. Ganimetten hissesine düşen Medine’de, Hayber’de ve Fedek’te hurma bahçelerini vakfetmiştir.
Vefatına yakın da; "Vefatımda yakınlarım ne bir dinar, ne bir dirhem paylaşamaz. Bıraktığım şeylerden (hurmalıklardan) kadınlarımın nafakaları ve işçilerin ücretleri çıkarıldıktan sonra geri kalanı vakıftır" ([4]) buyurmuştur.
Yine Peygamber Efendimiz: "İnsanlar ölünce amelleri son bulur. Ancak şu üç grup insanın amel defteri kapanmaz (Kıyamet gününe kadar amel defterine sevap yazılmaya devam eder):
l-Sadaka-yı cariye (herkesin kullanabileceği hayır eserleri yaptırmak).
2-Faydalanılan ilim (bildiği iyi ve faydalı şeyleri başkalarına öğretmek).
3-Hayır duada bulunan evlât yetiştirmek” ([5]) buyurarak insanları teşvik etmiştir. Bu sözlü ve fiili uygulamalardan sonra Müslümanlar geriye bir eser bırakmayı dinî, millî ve insanî bir vecibe telâkki etmişlerdir.
Hz. Ömer’in Medine’deki Semğ denilen hurmalığını([6]), Hz. Osman’ın Gaffar oğullarından satın aldığı su kuyularını, Hz. Talha’nın Medine’de 600 ağaçlı bahçesini…vakfetmeleri, Müslümanlara örnek olmuş, hali vakti yerinde olan her mümin, insanlara iyilik ve hizmet edebilecek eserler bırakmanın gayreti içine girmişlerdir.
Neticede İslâm âleminin her tarafı, bilhassa Osmanlı yurdu tarladaki çiçekler misali camiler, medreseler, darüşşifalar, darülacezeler, yetimhaneler, han, hamam ve kervansaraylar, yollar, köprüler, sebiller ve çeşmelerle bezenmiştir.
Fanatik olmayan Garplı ilim adamlarına göre Osmanlı Kerim Devlet’tir. Yani sadece dostuna değil düşmanına da iyilik yapan bir devlet. Osmanlı diyarına Vakıf Cenneti, onların medeniyetine de Vakıf Medeniyeti demişlerdir. Rahmetli Ali Ulvi Kurucu’nun tabiriyle: “İslâmiyet en güzel Osmanlı’ya yakışmış, ama İslâmiyet’i de en güzel onlar yaşamışlardır.”
Dipnotlar:
1-Hac Sûresi, 77.
2-Mâide Sûresi,48.
3-Âl-i İmrân Sûresi, 92.
4-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, c. 8, s. 235.
5-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, c. 4, s. 592.
6-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, c. 7, s. l58.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.