VAZİYET BÖYLEYKEN
05 Mayıs 2021, Çarşamba 08:32
Pandemi ;devlet ve insan hayatında hesap-kitap,plan-proje ne varsa yedi-bitirdi.Fazla itibar etmemek lazım “Ayaktayım” ayağına yatanlara.
Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde olağanüstü bir süreçten geçiyor.
Pademi daha şimdiden savaştan, sel ve depremlerden çok daha feci tahribatlara sebep olmuş vaziyette.
Bir yıl içerisinde 40 binden fazla insanımız hayatını kaybetti.
Çok büyük ekonomik kayıplarımızda oldu.
Ülke genelindeki iki milyonun üstündeki esnaf faaliyetlerini sürdürmekte artık zorlanmaya başladı.
İş yapamadıkları ve para kazanamadıkları için iş yerini kapatan esnaf sayısı artmaya başladı.
Resmi ve gayriresmi bilgilere bakılırsa ülkemizde para kazanmak şöyle dursun, evinin geçimini temen edemeyen ve ekmek kapısı dükkanının kirasını ödeyemeyen on binlerce esnaf var.
Dükkanının elektirik, su, vs. giderlerini karşılayamayan on binlerce de esnaf var.
Anlaşılır gibi değil ama son günlerde bazı yerlerde de esnaf provake edilmeye başladı. Konya’da iş yapamadıkları için sokak ortasında masa ve sandalyeleri yakan bir kaç esnafla başladı bu süreç. Sonra bazı şehirlerde de görüldü böyle vakalar. Kimilerinin sorumsuz davranışları yüzünden muhtemeldir ki, bü tür talihsiz vakalarının arkası da gelecek.
Filanca şehirde iş yapamayan esnaf saldırdı, öldürdü ya da intihar etti şeklinde haberler duyulursa buna şaşırmamak lazım. Ellerini ovuşturararak bu tarz gelişmeleri bekleyenlerin olduğundan şüphe etmemek lazım. Felaket rantiyecilerinin devleti yönetenlere saldırmak için olumsuzluk adına her ne varsa kullanmaya hazır vaziyette bekledikleri söylenebilir.
Öte yandan temel gıda ürünlerdeki fiyat artışları durdurulamıyor.
“Artan maliyetler” ve sair sebepler gerekçe gösterilerek raflardaki etiketler yukarı yönlü olmak üzere neredeyse her hafta farklı olmaya başladı. Zor zamanlarda az kazanıyım düşüncesi değil, krizi fırsata çevirme düşüncesi devreye girmiş olmalı. Savaşlarda da böyle olurmuş maalesef.
Alım gücü büyük oranda geriledi.
Emekli zor geçiniyor.
Asgari ücretli zor geçiniyor.
Memur zor geçiniyor.
10 milyon civarındaki işsiz insanın nasıl geçindiği bilinmiyor. Yapılan sosyal yardımlarla işsiz insanların hayatlarını idame ettirmeleri mümkün olmuyor.
Çiftçi kesimi her dönemde olduğu gibi, bu dönemde de deposuna yüklenen gazla “Yandım, battım” çığlıkları atıyor.
Peki sanayiciler..
Pandemili süreçte sanayicilerin vaziyetinin iyi olduğu anlaşılıyor.
Çalışıyorlar, üretiyorlar ve kazanıyorlar.
İçerde ve dışarda da ürettiklerini satıyorlar.
Devletin eli, sanayicilerin omuzunda duruyor.
Aslında devlet esnafa da belli destekler veriyor ama yetmiyor..”Delik büyük, yama küçük”
Bakıldığında devletin her kesime yetişmeye az veya çok belli destekler vermeye çalıştığı görülecektir..
Yönetenler, devletin büyük şemsiyesinin altına herkesi almaya çalışıyor.
Yetiyor mu?
Elbette yetmiyor.
Fazlası olsa şüphesiz ki Aliyyül Ala.
Pandemi felaketinin yarattığı olumsuz gelişmelere bakmayı sürdürelim.
Okullar kapalı.
Eğitim-öğretim faaliyetleri bir bakıyorsunuz yüzyüze, bir de bakıyorsunuz uzaktan olmak zorunda kalıyor. Uzaktan eğitim, bilgiye de, okul havasına da uzak.
Üniversiteler dahil olmak üzere her seviyedeki okul tatil modunda.
Pandeminin ülkemizde yarattığı büyük tahribatlardan birisi de, bugünü yaşayan eğitim-öğretim çağındaki çocukların iyi bir eğitimden mahrum kalmaları olacaktır.
Olumsuzluklar saymakla bitecek gibi değil.
Pandemi devlet ve insan hayatında, hayalinde ne kadar hesap-kitap varsa, plan-proje varsa yedi-bitirdi.
Bu olağanüstü büyük felakaket karşısında ülkeyi yönetenler çare arayışını sürdürmekte.. Çare aranmadığı söylenemez.
Aslına bakılırsa ülkelerin karşılaştığı felaketler karşısında çare/çözüm/yol/yöntem ne varsa herkesi ilgilendiriyor olmalı. Mesela; ülkeyi yönetenler kadar, yönetmeye talip olanlar. Ülkenin medya kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, her türlü kurum ve kuruluş. Eskiler buna “Topyekün” diyordu.
Pandemi felaketi karşısında dünyada yönetenleriyle, yönetime talip olanlarıyla, farklı kurum ve kuruluşlarıyla çare/çözüm arayışında olan ülkeler elbette var.
Her gün yüzlerce insanımız hayatını yitirirken, ekonomi daralırken, yoksulluk artarken ve ayrıca felaketin daha ne kadar süreceğini kimse öngöremezken biz didişiyoruz. Ülkemizde herkes bir şekilde zarar ederken, insanlar can ve malını kaybederken farklı siyasi hesaplar yapılıyor daha çok.
Bazıları yapay, bazıları da hayal ötesi olan gündemler yaratılıyor. Bir gün alkol yasağı tartışmaları esas felaketi perdelerken, başka bir gün başka bir yapay gündem felaketin önündeki kalın perde oluyor. Enerjimizi daha çok yapay gündemler için kullanıyoruz.
Muhalefet giderek dozu ağırlaştırılan söz ve eylemlerle yönetenlere saldırıyor.. Vaka, muhalefet etmekten çıkıp düşmanlığı dönmüş gibi görünüyor. Muhalefetin dili olumlu düşünen, yapıcı ve öneren bir dil olmaktan ziyade yönetenleri ortadan kaldırma ve yok etme diline benziyor. Zihniyet, kullanılan dil ile ifadeye bürünüyor.
Yönetenlerin karşısında yer alan medya da aynı şekilde etrafa zehir saçar hale geldi.
Eleştiri olsa iyi. Vaka eleştiri dozunu çoktan aşmış görünüyor. Yeni trend yönetenleri ortadan kaldırma ve yok etme biçiminde vücut bulmaya başladı.
Büyük vakalar ve büyük sorunlar karşısında ortak hareket kültürümüz olmadığı gibi, kirizlerin ekonomi ve siyasette fırsata çevrilmeye çalışıldığı ülkenin insanları olduk.
Bu dağınıklık ve bu gerilimin en başta pandeminin işine yarıyor. Sonra pandeminin yarattığı büyük tahribatın derinleşmesine zemin hazırlıyor/hazırlanıyor.
“Topyekün” anlayışının neresindeyiz, ya da bu ne demek?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.