VIZ GELİR TIRIS GİDER
11 Mayıs 2022, Çarşamba 00:00Birkaç yıl önce yine bir bayram ertesiydi, Doğu Anadolu Bölgesine giderek bazı illerde mitingler düzenledi.
Sonra doğudan, güneye geçti.
Bazı güney doğu illerinde de mitingler yaptı.
Kendisi için kurulan kürsülerin üstüne çıkıp konuştu.
Gittiği yörelerin nabzına göre şerbet verdi.
Mesela, tarım dedi.
Pamuk, dedi.
Tütün, dedi.
İş ve aş, dedi.
Sevgi, dedi.
Barış, dedi.
Demokrasi, dedi.
Hoşgörü, dedi.
Uzlaşma, dedi.
Kendisi parti lideri değildi ama parti lideri muamelesi gördü.
Bir ilin mesela Trabzon, Ordu, Giresun, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Adıyaman milletvekili de değildi.
Parti kurmak için yurdu dolaşın siyasetçide değildi.
İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanıydı ve bu ülkede onun gibi 30 tane daha Büyükşehir Belediye Başkanı bulunuyordu.
Cumhuriyet Halk Partisi kendisini aday gösterince, İyi Parti ve birkaç bileşenin daha desteği ile kendisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti.
Büyükşehir Belediyle Başkanı seçilmesinin sebep-i hikmeti esasen ne arkasında duran partilerdi, ne de kendisinin farklılıklarıydı.
Seçilmesinin esas sebebi , önceki dönem başkanların İstanbulluyu yönetme zihniyetleri ve şaibeli icraatlarıyla yormuş olmalarıydı.
Buna karşın, gene de onun farklılığına bağlayanlar oldu üç yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmış olmasını.
Kim bu insan?
Ya da şöyle soralım?
30 Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan birisi değil de, neden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı fırsat olarak gördüğü anlarda bir otobüs dolusu gazeteciyle siyasi amaçlı yurt gezileri yapıyor?
Söz konusu siyasi faaliyetler Karadeniz, Doğu ve Güney Doğu Anadolu illerinde yapılıyor olması da başka bir soru?
Özel siyasi bir sebebi olabilir mi, bu bölgelerin tercih edilmesinin?
Bu aklı kim veriyor olabilir, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanına?
Bu tercihlerde üst akıl kim?
Bu bir tekrar olabilir mi?
Şayet masumsa taklit olabilir mi?
Kendisi Cumhuriyet Halk Partisinin, İyi Parti destekli Büyükşehir Belediye Başkanı.
İstanbul’un başkanı illerde, ilçelerde mitingler yapıyor.
Gittiği yerlerde kalabalıklar karşılıyor kendisini.
Kürsüye çıkarak birkaç bin kişiye ve daha fazla kalabalıklara da hitap ettiği oluyor
Nasıl oluyor?
Organize işler olmalı bunlar.
Ankara’nın, Antalya’nın, İzmir’in, Adana’nın muhalif partilere munsup Büyükşehir Belediye Başkanları bu tür siyasi gezileri yapsalar kimler karşılar kendilerini ve kürsüye çıkınca ne kadar kalabalık görebilirler karşılarında?
Bir kata külli olmalı bu işte.
Yazılan bir senaryo var bu işte?
İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı da çıkıp oynuyor, oyunu.
Cumhuriyet Halk Partisi sessiz, izleyici.
Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener, “kendim ettim, kendim buldum” çaresizliğinde.
Ülkeyi yönetenler ise kimi zaman öfkeli/ intikamcı kimi zaman keyifli oynanan oyun karşısında.
Eli mahkuma doğru bir yolculuk söz konusu gibi.
E, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı da parlatıldıkça her geçen zaman biraz daha mağrur bir kişiliğe bürünüyor haliyle.
Kişiye toplumda ve bulunduğu ortamlarda mağrur yapan gördüğü abartılı karşılıktır.
Mağrurluğun hikayesi böyle küçükten başlar, sonra zirve yapar.
Mesela; en bilinenleri eleştirilere tahammülsüzlük gibi.
Etrafa sataşmak, kafa atmak gibi.
Etrafı küçüksemek ve aşağılamak gibi.
Önceki hafta yine bir bayram ertesiydi.
Bir otobüs dolusu gazeteciyi yanına alarak Karadeniz’e gitti, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı.
Otobüsündeki gazeteciler arasında sağdan/soldan/ortadan olanlar vardı. Zamana göre kılıktan kılığa girerler bile vardı.
Siyasetçilerin otobüs dolusu gazetecilerle yurt gezileri yeni değildi.
Siyasetçilerin farklı dünya görüşlerine sahip gazetecilere ilgi göstermesi de yeni değildi.
Olay bu kısmı hiç farklı olmayıp, bal gibide taklitti.
Yeni olan tek şey, kimler tarafından yazıldığı henüz net olarak bilinmeyen bu senaryonun oyuncusunun bu sefer sol taraftan seçilmiş olmasıydı.
Başkanın otobüsünde bazı gazetecilerin yer almış olması karşısında, kendisinin en sıkı taraftarları” onun orda ne işi var” diyerek tepki gösterdi.
Çok küçük çaplı eleştiriler karşısında, mağrur değerlendirmeler anında devreye girdi.
Eleştiri yapanlara, “daha fazlasını görecesiniz” denildi.
Eleştiriler karşısında “Umurumda değil bu konu benim için kapanmıştır” resti çekildi.
Eleştiriler, “Vız gelir, tırıs gider” nezaketsizliği gösterildi.
Yazıyı bitirirken soru: Bu işin sonu nereye gider?
Alametler, iyi değil.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.