YAŞANTIMIZ GERÇEĞİ YANSITIYOR MU
11 Nisan 2018, Çarşamba 08:01Hz. Mevlana “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” tespitiyle insana ait iç dünyasının rotasını ortaya koyarken, günümüzde her bir şeyin icrasında nedense kolaya kaçıp işimize ve menfaatimize geldiği gibi davranış içerisinde bulunduğumuzu hatırlatmak istedim.
Hayatımızın her bir anı profesyonel bir sınavdır. Burada etkin eleman ve sorguya çekilecek bizleriz. Marifet sorguya çekilmeden önce kendini sorgulayabilmek değil midir? Mesela Hz. Ömer efendimizin buyurduğu gibi:”Bugün Allah için ne yaptın?” diyebilmeliyiz her gün. Mesela iki mümin karşılaştığında selam kelamdan sonra ayrılırken “asr”suresi okunması gerekir.Okuyoruz tamam ama ne dediğimizi biliyor muyuz?peki.Manası bizim dünyamıza ne kadar tesir ediyor ve biz buna uygun bir şekilde Rabbimizin emirlerine ne ölçüde riayet ederek yaşıyoruz.?
İnsanın samimi bir şekilde iman etmesi
İyi ve güzel işlerle meşgul olması, akıl ve vicdan muhasebesini yapması, yasaklardan kaçınması
Hakkı tavsiye etmesi
Sabrı tavsiye etmesi.
Bunları ederken kişinin bunu önce kendi nefsine tebliğ etmesi gerekir. Ömrün boşa geçirilmesi ne korkunç bir manzaradır. Ve burada en önemli bir gerçekte eğitim faktörüdür. Yıllarca ne yaptığımızı bilemediğimiz siyasilerin elinde oyuncak mantar tabancasına dönüşen eğitim sistemi. Bırakın mantar tabancasını saatli bir bomba desek yeri var. Hatta dünyanın en sözde uygar ülkesi USA’ da bile okulundan mezun olan birisi gidiyor rast gele ateş ederek tarama yapıp insanları katlediyor. Bunun toplumsal ve psikolojik yönleri araştırılmaz mı? Kısaca bunu yapana meczup deyip geçiştirmek yetiyor mu?
Aynı toplumsal bunalımlar bizim ülkemizde de geçerli. Laik versiyon ürünleri sistemin en büyük arızasıdır. Uyuşturucu bataklığı ilkokullara kadar indirgendiyse, bebek katilleri ve bebek tecavüzcüleri çoğaldıysa neden bunlar üzerinde uzun uzadıya düşünülmez? Islah edilmesi gereken ortada koca bir nefis varsa bunun ıslah ve terbiye yolu nedir? Sormayalım mı?
İnanç bilgi ve ahlakta gerçeği sadece gerçeği aktarmak anne babaların olduğu kadar devletinde baş görevidir. Hayatın şartları maddi ve manevi libaslarımız, kişi üzerinde baskın olan ve iyi eğitilmezse meydana gelebilecek sapkın duygular suçu önleme ve hatayı en aza indirme konusunda eğitilmesi ve ele alınması gereken bir insan var değil mi? Tek başına bir ordu, tek başına bir devlet olan insan. Kâinatın efendisi ve Allah’ın halifesi olan bir insanın yetiştirilmesine neden gerektiği gibi özen gösterilmez? Yoksa Rabbin istediği ölçütlerde yetiştirilen insanın çalışma ve çabası ile tağutların düzeni bozulacak! Diye mi tüm korkular?
İnsanların batıl itikatlara karşı dayanıklılık ve dirençlerini koruma amaçlı sağlam ve güvenilir bir toplum modelini ancak İslam sunmaktadır. Hem hakkı tavsiye edecek hem sabrı öğretecek kanaatkâr olmayı ve insanca yaşamayı öğrenecek /öğretecek ve yegâne koruyacak bir güneş ancak ve ancak islamdır. İnanç ve bilgide sunulan asılsızlık ve yalan yanlışlar toplumun kaidesini ve düzenini derinden sarsar. Çünkü insan modeli bozulursa sistem çöker. Gayeye hizmet etmeyen bir düşünce kendi içinde canavarlar yetiştirir. Lakayt laubali yarınsız günü birlik anlayış modeli ve kıskançlık krizleri ile benlik ego duygu dürtüsü kanlı Nigar sahnesini aratmaz. Kanlı bıçaklı ve kavgalı bir toplum sağlıklı düşünemez. Anarşi ve terör odaklı kışkırtma ve yıkıcı faaliyetler devreye girer. Ve onarılması güç yaralar fetret devrini getirir. Ahlaki zafiyetlerde artış hak ve adaletle ilgilidir. Sağlanamayan ya da yürümeyen yahut adil olmayı gerektiren uygulamalardan uzak aidiyet duygusu zayıflatılmış bir insanın devlete olan bağlılığını sonsuza dek yapabilir misiniz? Bir yerlerden patlak vermeyecek mi? Ekmek bulamayan pastamı yiyecek sonra. Adil olmak hem insan hem devlet için olmazsa olmazdır. Herkesin hakkına razı olduğu adaletle dönen bir çark varsa herkesinde hakkı ayırt edilmeksizin korunuyorsa toplumsal düzen bu nispette sağlam kaliteli ve uzun ömürlü olur. Medeniyet ve kültüre de bu hal çok büyük katkıda bulunur.
İyi bir kul bulunduğu toplumsal mekanizma da davranışlarının kaynağını kimden alıyor? İman ve Salih amel sayesinde değil mi? Bununda kaynağı din’dir. İşte bunun için hakkı ve sabrı tavsiye edebiliyor. Edeplice ve ahlaken yaşantısını ölçülü hale getiriyor. Kimsenin hakkına tecavüze yeltenmiyor. Uyuyor koruyor ve korunuyor.
İmam Şafi Hz.lerinin “Şayet Kuran’da başka bir şey nazil olmasaydı, şu pek kısa bir sure bile insanlara yeterdi. Bu sure Kuran’ın bütün ilimlerini kucaklıyor” dediği nakledilir.
Şu halde; Dünya da birçok yarışma en çok birkaç saat sürer, ama Allah insanı ömrü boyunca dener. Ne halde ne durumda bulunursa bulunsun sabırla insanın gerçeğe dönüşünü bekler.
Peki, insan döner mi gerçeğe? Bu onun iman derecesine bağlılığı samimiyeti ve ihlâsı ile alakalıdır. Bir de Rabbim istemişse dilemişse bir hayrı çizmişse bir yeni yol haritası her şey eninde sonunda hakka teslimiyete uzanır.
Toplumun inşasından devlet aile birey sorumludur. Hastalıklı kafalarla elbet gidilmez istikbale. İnsanları Allah sevgisi, Hak ve adalet kavramları ile tanıştırmadan ve uygulanmadan samimice bir cm yol alamazsınız. Hep yüzeysel ve zorlayıcı hükümlerle kim abad olmuş ki? Toplum riyakâr davranan ve ikiyüzlü samimiyetsiz tiplere geçit vermemeli. Bunun içinde herkesi ya olduğu gibi ya göründüğü gibi olmalı.
Bakın diyor ki bir yazısında Doğan Cüceloğlu kişilik gelişimiyle ilgili olarak: Zayıf taraflarımı düşündükçe titrer ve sararırım… Ve başkaları görürse iç dünyamı… Gerçek beni ve yalnızlığımı… İşte maskelerimi onun için takarım… Onun için arkalarına saklanacak maskelerim var… Onlar gösterişle kullanacağım parlatılmış yüzlerim… Bana “sen değerlisin” diyecek, maskesizken daha bir insansın daha bir bendensin daha yakın daha bir dostsun diyecek bir bakışa muhtacım…
Maskesiz, riyakârsız, çakmalıktan uzak, sade ve gösterişsiz, sağlam karakter sahibi, menfaat düşkünü olmayan, insan onuruna yakışır hak ve adaletli bir dünya diliyor ve içindekilerin böyle olmasını arzuluyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.