Yerden Göğe Yükselen Kızıl Elma
08 Mayıs 2023, Pazartesi 00:00Kızıl, Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk; Elma ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyve.
Kızılelma’nın tanımı üzerine birçok tarif bulunmakla birlikte genel olarak kabul edilen tanıma göre “erişilmesi istenen ülkü ve elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer” anlamlarında kullanılıyor.
Bazı kaynaklara göre de “Nerede olduğu ya da olacağı belirtilmeyerek yeryüzündeki bütün Türklerin birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanması ülküsü” şeklinde tanımlanmış.
Genel olarak kabul edilen tanıma göre bir hedef ve amacı simgeleyen kızıl elma, ilk olarak Orta Asya’da Türklerin arasında doğan, Osmanlılar döneminde tarihe ve edebiyata dahil edilmiş olan ve sembolik olarak Türk devletleri için fetih ve hâkimiyet anlayışını temsil eden bir imge olarak ortaya çıktı.
Kavram zamanla, gerçekleştirilmesi düşünülen idealleri ve zaptedilmesi gereken yerleri belirleyen bir sembol haline dönüşür. Orta Asya’da Oğuz Türkleri için kızıl elma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandıkları zaferin adı haline gelir.
Türk tarihinde, Hunlardan itibaren bir dünya imparatorluğu olma ve yeryüzüne düzen verme ülküsünün tezahürleri görülür. Türk hakanları, “Güneş bayrağımız, gökyüzü çadırımız” diyerek bu egemenlik ülküsünü dile getirir, kendilerini sınırlamazlar.
Kızılelma ülküsü, Türk topluluklarının Müslümanlaşmasından sonra kavuştukları yeni fetih ve gazâ ruhuyla tam örtüştü. Özellikle yükseliş dönemlerinde açık bir ilke ve heyecana dönüşen cihan hâkimiyeti ülküsü de buna katılınca, Kızılelma simgesi çok canlı ve sürekli güncel bir içerik kazanmış oldu.
Kuvvetli bir fetih duygusu halinde ortaya çıkan Kızılelma, Türk boylarının sürekli olarak Batı’ya akışlarının ülküsü haline geldi. Anadolu’ya girişten itibaren hiç eksilmeyen fetihler, Anadolu’nun Türkleşmesi süreci de, bu ülküyü besleyen gerçekçi ve toplumsal gelişmeler oldu
Osmanlı döneminde kızıl elma, imparatorluğun batılı ülkelere karşı genişlemesinin bir simgesi olarak kullanılsa da, bu imge her dönemin kültürü ve şartlarına göre şekillendi. Osmanlı’nın Avrupa‟da fethetmeyi istediği önemli şehirler, “Kızıl elma” olarak anıldı.
Yazılı metinlerde Kızılelma’nın ilk göründüğü yer İstanbul’dur.
Bizanslı tarihçi Prokopius’un anlatımına göre Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üzerinde at üstünde bulunan Justinianus heykeli, elinde altından büyük bir küre tutmaktaydı. İmparator zaferlerini, bu kürenin üstündeki haç sayesinde kazanmıştı. Heykelin elindeki küre 1317’de düştüğünde bu durum kilise ve halk tarafından Bizans’ın sonunun yaklaştığı ve kapılarını Türklere açıldığı şeklinde yorumlanmıştır. Küre, 1420 veya 1421’de yeniden düşer ve gene Bizans’ın sonunun geldiği şeklinde yorumlanır. Heykel, İstanbul’un fethinden sonra yıktırılmıştır.
İstanbul’un fethedilmesinden sonra Türk Kızılelması, Rim Papa’ya sıçrar. Rim Papa Roma’dır. Evliya Çelebi’ye göre, Rim Papa ve Beç (Viyana) Kızılelması’nın Türklere ait olacağı bütün Nemçe, Yunan ve Latin tarihlerinde kayıtlıdır. Bu rivayetler asker ve halk içinde yayılırken Fatih Sultan Mehmed Han’ın, İstanbul’dan sonraki büyük hareketi Roma üzerine olur.
Kanunî Sultan Süleyman Han Dönemi’nde Beç (Viyana) Kızılelması canlanmış ve Yeniçeriler arasında, bir Ocak geleneği oluşturacak kadar güncel bir ülkü olarak yaşatılmıştır.
Çeşitli kaynaklarda, Fatih Sultan Mehmet devrinden başlayarak III. Selim dönemine kadar Türk askerlerinin “Padişahım, biz senin uğrunda ta Kafdağı’nın ötesine, Kızılelma'ya dek varırız” sözlerini dillerinden düşürmediği ifade edilir.
1521'de Belgrad'ın alınması, 1526 yılındaki Mohaç Savaşı ve 1529'daki I. Viyana Kuşatması'na dair Osmanlı eserlerinde hep Kanuni Sultan Süleyman'ın ‘Kızıl Elma'yı eline aldığından' bahsedilmiştir.
Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından düşen demir perde ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını elde etmeleri Türkiye’nin bu coğrafyadaki devletlerle bağ kurmasını sağlamış ve ilişkileri geliştirmenin yolunu açmıştır.
Türk Devletleri arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmak ve Türk Dünyası’nın bütünleşmesi amacıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye’nin ortak değerler paylaştığı ve kültürel bağlara sahip olduğu Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerini ve iş birliğini geliştirmesi kızıl elma idealine katkı yaptığı bazı uzamanlar tarafından gündeme getirilmiştir.
2018 yılında, Suriye’nin Afrin kentine yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekatı’nda bulunan bir Türk asker, kendisine yöneltilen “İstikamet neresi?” sorusuna “Kızıl Elma” yanıtını vermişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da askerin sözlerine atıf yaparak “Bir kızıl elmamız var. Biz o hedefe doğru gidiyoruz”
Türkiye'nin insansız savaş uçağı Kızılelma
2020 Dağlık Karabağ Savaşı esnasında ve sonrasında Türkiye’nin Karabağ ile ilgili olarak Azerbaycan’a sunduğu yardım ve destekler, kimi taraflarca kızıl elma imgesi ile örtüşen bir adım olarak değerlendirildi.
Keşif, gözetleme ve istihbarat toplama görevleri için geliştirilen İHA’lar, gelişen sensör ve elektronik teknolojilerinin katkısıyla 2000’lerin başlarından itibaren silahlı olarak da kullanılmaya başladı.
Türkçe literatürde “silahlı İHA” (SİHA) olarak tanımlanan bu platformların etkinliği, İç Güvenlik Harekâtı, Bahar Kalkanı Harekâtı, 2. Dağlık Karabağ Savaşı gibi çatışmalarda net olarak görüldü.
Türkiye geçmişte tank ve uçak endüstrisine ayak uyduramadı. Ancak aldığı dersler sayesinde insansız hava araçları üretiminde en iyiler arasına girdi. Artık Türkiye, savaş düzenli ya da düzensiz olsun fark etmeden Libya, Suriye, Dağlık Karabağ ve Ukrayna'da kanıtladığı gibi her türlü savaşın üstesinden gelebiliyor.
Kızıl Elma ülküsünün dünya tarihini değiştirdiği gibi, Kızılelma savaş uçaklarının da hava muharebe dünyasında "oyunun kurallarını değiştireceği" ve Türkiye’nin süper güç olma yolunda attığı en önemli adımlardan biri olduğu uzmanlar tarafından değerlendiriliyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.