Yeşilimiz tükeniyor Mavimiz kirleniyor
13 Ocak 2022, Perşembe 08:00Yeşil ve mavi doğanın yegâne rengi. Bu iki güçlü rengin bir araya gelmesi “huzur ve güven” uyandırıyor. Yeşil, güzel ormanların ve tabiatın simgesi olarak kabul ediliyor, mavi ise kimi zaman engin bir denizin ihtişamını, kimi zaman da ucu bucağı görünmeyen gökyüzünün “büyüleyici” rengini temsil ediyor.
Aslında, olmazsa olmazımızdır yeşil ve mavi. Bu renklerin birleştiği her yer, hayatın güzelliğinin doyasıya yaşanıldığı yerler değil midir?
Bedenimiz; suyun, toprağın, güneşin, bitkinin aynısıdır. Ruhumuz, doğadaki ‘esas gücün’ yansıtıcısı ve aynasıdır. Doğadaki her şey normal olarak birbirinin akrabasıdır. İnsanı, ağacı, çiçeği, kuşu, denizi, dağı oluşturan atomlar ve moleküller hep aynıdır, birbirinin kopyasıdır. İşte bu nedenle huzurun büyük bir parçası doğada yer alır. Huzur sudadır, topraktadır. Ağaçlarda, kuşlardadır. Bazen suyun şırıltısı, yaprakların hışırtısıdır. Bazen de güneşin sıcaklığı, ayın ve yıldızların pırıltısıdır. Sıkılıp bunalınca dağlara, ormanlara kaçmamız, ağlayınca yüzümüzü su ile buluşturmamız bundandır.
Doğaya kulağınızı değil, ruhunuzu verin …
Doğa, ruhun ve bedenin en değerli ilacı, huzurun kaynağıdır.
Ruh bedenle, beden ruhla doğada daha kolay anlaşıyor, daha çok kaynaşıyor.
Yeşilin huzurlu yuvası olan topraklarımız huzursuz …
Dünya nüfusunun giderek arttığı ancak verimli toprak miktarının azaldığı bu yüzyılda, toprak materyalinin planlı ve rasyonel olarak kullanılması, sanayileşme ve kentleşmenin yanı sıra ekonomik büyüme sağlanırken beraberinde doğanın tahribine ve kirlenmesine engel olunması ve gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir ortam bırakılması daha da önem kazanıyor.
Su ve hava gibi yaşamın vazgeçilmez unsurlarından olan toprak, “üretilemeyen, çoğaltılamayan ve sınırlı” bir doğal varlık. Toprak, önemli bir bitki besin deposu, orman ve meralar için yetişme yeri olmasının yanı sıra sanayi ve konut yerleşimi için bir mekân ve bazı sanayilerin de hammaddesi.
Ülkemizdeki “arazi yetenek sınıflandırması” sonradan kapatılan Toprak-Su Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada, ülkemizin toprakları esas olarak arazinin eğimi ve bazı toprak özelliklerine göre 8 sınıfa ayrılmıştır
Yetenek sınıflarına göre araziler, erozyona maruz kalmadan en iyi, en kolay ve en ekonomik bir şekilde tarım yapılabilen 1. sınıf araziler ile tarıma elverişli olmayan, çayır veya ormanlık arazi olarak dahi kullanılamayan, ancak doğal hayata ortam teşkil edebilen veya insanlar tarafından dinlenme yerleri ve milli park olarak kullanılabilen 8. sınıf araziler arasında yer alıyor.
Ne var ki yeşilimiz tükeniyor, mavimiz kirleniyor
Tarım arazilerinin; kentleşme, sanayi, turizm gibi tarım dışı amaçlarla kullanımı sonucu öncelikle tarım toprakları “geri dönüşümü olmayacak” biçimde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor.
Ülkemizde tarım arazilerinin tarım dışı kullanımı devam ettiği sürece sınırlı miktardaki verimli tarım arazileri de hızla azalacak. Bu durum, aynı zamanda tarım arazilerine yönelik daha önce büyük maliyetlerle yapılmış olan sulama ve tarımsal altyapı gibi yatırımların âtıl kalmasına da neden olacak.
Doğal ortamlarda doğal vejetasyonun çeşitli nedenlerle ortadan kaldırılması veya tahrip edilmesi, toprak-bitki-su arasındaki hassas dengenin bozulmasına neden oluyor. Özellikle kendi başına ayrı bir canlı ortam meydana getirerek, bitkilerin beslenmesini sağlayan ve onlara durak vazifesi gören toprak; aşınmaya ve taşınmaya uğruyor.
Tüm canlıların hayat bulduğu toprakların erozyona uğraması, bazı ülkelerin, uygarlıkların tarih sahnesinden silinmesine dahi yol açtı.
Yeşil yerini gri betona bırakıyor, gök mavisi ise siyahta boğuluyor!
Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi bir şekilde tehdit ediyor, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor.
Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler oluşturuyor.
Ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi başta arazi varlığı olmak üzere bütün doğal kaynakların amaçlarına uygun ve planlı bir şekilde kullanılmasına bağlı.
Ekonomisi büyük ölçüde tarımsal üretime dayanan ülkelerde, doğal kaynaklar ve özellikle arazi varlığı en önemli üretim faktörünü oluşturduğundan bunun amaçlarına uygun, planlı ve verimli bir şekilde kullanılarak amaç dışı kullanımlara karşı korunması bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
Mavi ve yeşille başlayan hayat; gri ve siyahla mı bitecek acaba?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
G.Aslan
13-01-2022 20:21???