ZALİM ? ZULÜM
28 Temmuz 2015, Salı 00:00Cengiz’e Hülagu’ya, Timurlenk’e Yezid’e
Rahmetler okuttun, ne kerâmet ne fusundur
Adaletten ayrılıp, hakkaniyet ölçülerini tanımayan kişilere zalim, bunların yaptığı icraatlara da zulüm denir. Günümüzde ve tarihte hesapsız örnekleri vardır. Yakın tarihteki bazıları için Hafız Bey, yukarıdaki mısraları söylemiş ve “sizin gibi niceleri geldi-geçti, sizde gebereceksiniz ama adınıza kıyamete kadar lanet okunacak” diyor. Bu hususta söylenmiş çok güzel ve ibretli sözler vardır. Bunlardan bazıları:
Zalimlere mehl olmasa matlûb-ı ilâhi
Bir demde yıkar âlemi mazlumların âhı
Sırrı paşa
Kâfir ol mertebe kıydı cana
Rahmet okuttu Hülagu Hana
Enderunlu Fazıl
Halkı rencide eden âlemde
Kendi rencide olur son demde
Şeyhülislam Yahya
Zalimin rişte-i ikbalini bir âh keser
Rızka mani olanın rızkını Allah keser
Lâedrî
Zalimlere bir gün dedirir Hazreti Mevla
Tallahi lekad âserakallahü aleyna
Lâedrî
Zalimlere hak ettikleri işkenceyi çektir
Mazluma da hakkın ver ki adalet bu demektir
Lâedrî
Sultan ll. Mahmut’un nişancısı (Başkâtibi) Halet Efendi (1761-1822) çok merhametsiz bir adammış ve çok kişiye kıymış. İdam ettireceği bir genç için şefaate gelenler: “Efendi kıymayın daha çok genç” deyince: “Kimine çok genç yazık olur diyorsunuz. Kimine de çok yaşlı acıyın diyorsunuz. Peki, ama idam etmek için ben her zaman orta yaşlıları nereden bulayım” diyecek kadar merhametsiz biri.([1]) Bu adamın ölümü üzerine şair şöyle yazmış:
Ne kendi eyledi rahat, ne verdi millete huzur
Yıkılıp gitti dünyadan, dayansın ehl-i kûbur
Yukarıda da zikri geçen Gevraki Hoca bir gün evinin damını yuvuyormuş.([2]) O esnada Vali Ferit Paşa gelmiş, hocayı aşağıya çağırmış. Hocada onu ısrarla dama çağırmış. Paşa; “yahu bir şeyler sorup gideceğim, gel aşağıya, neye beni ısrarla yukarıya çağırırsın?” deyince Hoca; “Vali hazretleri, atalarımız; zalimin bastığı yerde ot bitmez derler. Bizim damında her tarafı ot, buraya teşrif et de, şöyle bir dolanıver, bende bu otlardan kurtulayım” demiş!..
Zalim idarecilerden birisi bir hocaya; “benim için en iyi ibadet şekli nedir?” diye sormuş. Hoca şöyle demiş: “Sizin için en makbul ibadet, gündüz mesai saatleri içinde uyuyabildiğiniz kadar uyumak. Hiç olmazsa bu esnada millet zulmünüzden kurtulmuş olur.”
Eskiden malum dedelerimiz başlarını usturaya vurdurup kazıtırlardı. Meczup ve zavallı biri, berberin önüne oturmuş, başını kazıtıyor, bir zalim, bir gurur ve kibir canavarı mütegallibe gelmiş; “kalk ulen kabak, sen bekleyiver, benim acele işim var…” gibi sözlerle hakaret edip, zavallıyı berber koltuğundan atmış, bununla da kalmamış hem tıraş olmuş, hem de o zavallı ile dalga geçmiş. İşi bitmiş, parayı ödemiş, kapıdan çıkar çıkmaz bir araba hızla gelmiş, vurmuş ve zalimi anında öldürmüş. Duruma şahit olan berber, meczuba dönerek; “biraz ağır oldu, keşke beddua etmeseydin, bak adam ne hale geldi” deyince meczup; “yemin olsun ki, beddua etmedim, hatta çok fazla üzülmüş, gücenmiş de değilim, ama; kabağında bir sahibi var” demiş. Yani ben beddua etmedim ama o zalimin hareketi “gayretullaha dokundu” demek istemiş.
Bir Hıristiyan beldede normal bir vatandaş ölürse, zangoç (kilise çanını çalan kişi) bir növbet (fasıl, kısım) çalarmış. Bürokrat ölürse iki növbet, karal ölürse üç növbet çalarmış. Halk bu şekilde alışmış ve ölenin statüsünü ona göre çanın çalma növbetlerinden anlıyor. Bir gün kilise papazı ile arası müthiş şekilde açılmış, haksızlığa uğramış yüzde yüz haklı olduğu bir davayı mahkemeye taşımış ama hâkim onu papazın hatırına haksız çıkarmış. Bunun üzerine zangoç dört növbet çan çalınca hiç alışık olmadıkları bu durumu anlamak için halk kilise etrafına toplanmışlar ve sormuşlar “kim öldü?” diye. Zangoç büyük bir hiddetle “adalet öldü” demiş!..
Dipnotlar:
Mehl: Müsade, Matlub: Talep, arzu, Rişte: İp, İkbal: Mevki, makam, “Tallahi lekad
aserekallahü aleyna”: Kur’anda ayettir. Hz. Yusufun kardeşlerinin Hz. Yusufa karşı:
“Allahayemin olsun ki, Allah seni bize tercih etti ve üstün tuttu” mealinde.
1- Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi”, L & M Yay. İst. 2004, s. 46.
2- Eskiden evler çatı değil, kara dam olduğu için yağmur suyu alta geçmesin diye yuvarlak bir taş yuvakla yuvulur yani toprak sıkıştırılırdı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.