ZEKÂT
07 Temmuz 2015, Salı 00:00Zekât İslâm’ın beş temel esasından biridir. Kelime Olarak: Temizleme, arındırma… gibi manalara gelir.
Şer'i manası ise: Zengin olan kişilerin, malları içinden belli bir miktarı([1]) Allah'ın tayin ve takdir ettiği muayyen bir bölümü, yine Rabbimiz’in bildirdiği kimselere vermesine denir.
Allah bazı kullarının rızkını bol, bazılarında dar tutmuştur.([2]) Bu da imtihan içindir. Acaba kulum sabır ve tahammül mü edecek. “Kahrında hoş lütfunda hoş ya Rab" diyebilecek mi?. Yoksa isyan edip günahkâr mı olacak?
"Cenâb-ı Allah cömerttir. Cömert olanları sever."([3]) Allah cömertlik yapmak suretiyle zenginliğine şükredenlerin servetini daha da çoğaltır.([4]) Semazenlerin el tutuşlarının ifade ettiği mana gibi "yukardan aldığını aşağıdakilere dağıtabilmek" Allah'ı en çok memnun eden hususlardan biridir.
Rıza Tevfik Bölükbaşı bu hususta daha cüretkâr söylüyor.
Allah eve girmez Sırrı Mutlaktır.
Dört duvara secde eden ahmaktır.
Haccetmekten maksat gönül yapmaktır.
Behey nadân sende gönül yapsana.
Dolayısıyla gönül yapmak, hatır almak, fakir ve fukaranın elinden tutmak, öksüz, yetim ve gariplerin hatırını hoş etmek belki yüzlerce hacca bedeldir.
Mevlânâ Hazretleri de bu hususta mealen şöyle der: "Gönül yapmak, bir garibin gönlünü hoş etmek Haccı Ekber gibidir. Binlerce hacca bedeldir. Çünkü Kâbe Azer oğlu Hz. İbrahim’in bina ettiği bir yapıdır. Hâlbuki müminin kalbi, gönlü, Allah’ın nazar ettiği mübarek bir uzuvdur.”
Zekâtını vermeyen, sadaka nedir bilmeyen, hayır hasenata yanaşmayan, mümin kardeşlerinin acı ve kederlerini paylaşmayan ama her sene hacca veya umreye gidenlerin kulakları çınlasın.
Zekât ve sadaka ile hem Rabbini memnun etmek, hem garipleri sevindirmek, malının içine bilmediği yollardan giren haramları temizlemek, nefsini cimrilik illetinden kurtarmak, yaratanına yaklaşmak, cehennemden uzaklaşmak... ne güzel bir duygu.
Zengin bu görevini yapacak, fakir de: "Her ne kadar Rabbim benim rızkımı dar tutmuş ise de, zengin kardeşlerimden Allah razı olsun, benin elimden tutuyorlar, beni aç bî ilaç bırakmıyorlar...” diye dua edecek ki; "Siz, içinizdeki fakir ve düşkünlerin duaları sayesinde rızıklandırılıyorsunuz"([5]) hadisi tecelli edecek.
Böylece topluma İslâm’ın istediği huzur ve saadet gelecek. Birlik ve kardeşlik ruhu canlanacak. Fitne ve fesat tohumları kuruyacak. Fakirin gözü zenginin malında olmayacak.
“Fakire verilen, daha onun eline geçmeden Allah'a ulaşır.” Zeynel Abidin.
1950’li yıllarda DP milletvekili Murat Ali Ülgen, siyasetin duayenlerinden ve çok nüktedan bir zat olan Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı’ya, mecliste bir oturum esnasındaki tartışmada “sende erkek misin?” demiş. Bölükbaşı söz istiyor ve o vekile; “evet erkeğim, hem öyle erkek ki, erkekliğimin zekâtını sana versem, sende erkek olursun” demiş.
Bektaşi’ye “İslâm’ın şartı kaç?” diye sormuşlar, “bir” demiş. “Nasıl olur biz beş diye biliyoruz” demişler: “Namazla orucu biz kaldırdık, hac ile zekâtı da zenginler kaldırdı, geriye sadece Kelime-i Şahadet kaldı” demiş.
Dipnotlar:
1- Mearic Sûresi, 24.
2- Rad Sûresi, 26.
3- Tirmizi, Birr 40.
4- İbrahim Sûresi, 7.
5- Buhârî, Cihat,76.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.