ZOR VE KOLAY YETİŞEN İNSANLAR
11 Ekim 2019, Cuma 08:36Ülkemizin yetiştirdiği ünlü işadamlarının geçmişte yaşadıkları ve hayat hikayeleri hakkında bazı kitaplar okumuştum. Siyasi liderler hakkında yazılan çok sayıda kitap da okudum. İlk önce roman tadında yazılan bu kitapları okumanın bir hayli düşündürücü ve keyfli olduğunu söylemem lazım. Böyle kitapların en azından üniversitelerin belli bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmasında fayda var. Ayrıca hayatta bir amacı olan insanların da bu tarz kitapları iyi birer örnek olması bakımından okumalarında fayda olabilir.
Geçmişte hayatları zorluk içinde geçen, bir ekmeğe muhtaç olan ama umutlarını yitirmeden çalışan, çabalayan insanları görüyorsunuz. Sonra da o insanların günün birinde hayatta nasıl başarılı olduklarını, servet ve şöhret sahibi olduklarını görüyorsunuz. Söz konusu kitaplarda ibret verici ve sıradışı olaylar hayatta hiç bir başarının kolay kazanılmadığını göstermesi bakımından da önemli.
Siyasi liderler hakkında yazılan kitaplar da öyle. Lise mezunu Adnan Menderes Aydın’da çiftçilik yaparken siyasete giriyor ve başbakan oluyor. Menderes milletvekili iken Ankara Hukuk’u bitiriyor. Süleyman Demirel Ispar’ta da yoksul bir köy çocuğu iken İstanbul’da Teknik Üniversite’de okuyor. Azmediyor milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanı oluyor.Turgut Özal memur bir ailenin çocuğu iken İstanbul’da Teknik Üniversite’de okuyor. O da milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanı oluyor. Çocukluk ve öğrencilik hayatları zorluklar içinde geçen bu insanlar, karşılarına çıkan her türlü zorlukları yenerek sonraki hayatlarında başarıdan başarıya koşuyor. Bu başarılı geleneğin siyasetteki son temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak hayatın her alanında adeta savaşarak bu günlere geliyor.
Bir de “Tuzu kuru” olan siyasetçiler var. Yani durumu her bakımdan iyi ve varlıklı olanlar. Yani hayatlarında fazla zorlukla karşılaşmayan ve kolay yetişenler. Mesela; Ecevit, Erbakan, Türkeş, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli. Bu insanların siyasette ne kadar başarılı oldukları ve olamadıkları herkesin malumu. Siyasi hayatta her seviyede buna benzer binlerce örnek var. Biz sadece liderlerden söz ettik.
Zorlukları yenerek yükselen siyasi liderleri biliyoruz. Hayatları Zorluklar içinde geçen bir kaç işadamından söz edelim. Geçmişte Hacı Ömer Sabancı, Sakıp Sabancı, Hüsnü Özyeğin’in önemli işadamlarının hayat hikaylerini okudum. Tavsiye üzerine yuhudi işadamı İshak Alaton’un iki cilt halinde yayınlanan “Lüzumlu Adam ve Lüzumsuz Adam” adı altında yayınlanan kitaplarını okudum.. Söz konusu kitaplardaki kahramanların ortak özelliği geçmişte yoksul ve dar gelirli ailelere mensup insanlar olmasıydı. Aralarında bir Sakıp Sabancı var, babadan iş ve miras kalan. Fakat o da 12-13 yaşlarında babasının yanında hamallık dahil her ne iş varsa çalışmış olan bir insan..
Anlatmaya başlayalım.
Hacı Ömer Sabancı Kayseri’nin Erciyes Dağı eteklerinde bulunan Haseki Köyünde yoksulluk içinde yaşarken; köy imkanları ile ailesinin geçimini sağlamanın mümkün olmadığını düşünür ve 1900’lü yılların ilk çeyreğinde bulduğu ilkel araçlarla eş ve çocuklarını yanına alarak Adana’nın yolunu tutar. Adana’da küçük bir dükkanda çırçır işi yapmaya başlar. O tarihlerde bir çeşit Pazar yeri olan ve köylünün malını getirip sattığı köprünün üstünde , köylüden pamukları alır ve kiraladığı küçük bir dükkanda aldığı malları satar. Sakıp Sabancı kendi hayatını anlattığı kitabında babasının o yıllarda bir hamal gibi çalıştığını söyler. Hacı Ömer çok çalışkan bir insandır. Yorulmak bilmez. Çalışkanlığı sayesinde işlerini büyütmeye başlar.
Hacı Ömer Sabancı’nın eğitimi falan yok. Aldığını, sattığını daha çok eski yazıyla yazar. Zamanla yeni harflerle okumayı ve yazmayı öğrenir. İkili ilişkilere önem veren ve sosyal yönü güçlü olan bir insandır. İşlerini ilerletir ve Adana civarında bilinen, sözüne güvenilen ve itibarlı bir insan haline gelir. Cesurdur. İş üstüne iş kurar. Yaptığı her işten çok para kazanmaya başlar. Bir müddet sonra Kayserili Hacı Ömer için sıra Adana’da fabrika kurmaya gelir. İlk fabrikaları olan Bossa’yı kurar. O yıllarda 13-14 yaşlarında olan küçük Sakıp bu fabrikada patronun oğlu olarak değil, herhangi bir işçi gibi çalışır.Hacı Ömer peş peşe yeni işlere girer, fabrikalar kurar. Bölgenin ileri gelen aileleri ile ortaklık yapar. Çalışkanlığı ve bölgede iş yapma yeteneği olan insan olarak siyasetçilerin dikkatini çeker.Devrin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Adana’ya yaptığı bir ziyaret sırasında eşraf ve esnafla yaptığı toplantıda, Adana’da Çukurova Bölgesi’ne hizmet etmesi gereken bir banka kurulması gerektiğini söyleyecek kadar cesur bir insandır. Bugünkü Akbank bu şekilde kurulur.
Sakıp Sabancı kendi hayatını anlattığı kitabında babasından söz ederken işlerini büyütüp, fabrikalar kurdukları halde babasının çok mütevazı olduğundan söz eder.
Mesela, Sabancı ailesi 40’lı yıllarda Adana’da çatısı olmayan bir evde yaşarmış. Aile çok kalabalık olduğu için odalara 2-3 yer yatağı serilirmiş. Sakıp Sabancı ayrıca babasının kışın ve yazın giydiği iki ayrı takım elbisesinin olduğunu ve yıllarca da aynı paltoyu giydiğini kendisiyle ilgili kitapta söyler . Hacı Ömer Sabancı’nın çocukları babalarının ölümünden sonra işleri daha da büyütür ve Türkiye’nin 2. Büyük holdingini meydana getirirler. Sabancı kardeşler dünyanın bir çok ülkesi ile ticaret yapar. Lakin kardeşlerin zamansız ölümlerinden sonra gelen kuşak, aynı başarıyı göstermekte zorlanır.
Bir başka örnek.
Yakın zamana kadar Türkiye’nin en büyük bankalarından birisinin sahibi olan Hüsnü Özyeğin, İzmirli ve orta gelire sahip memur bir ailenin çocuğu iken Amerika’ya gidiyor.. Amerika’da çalışarak Üniversite’de okur. Okurken, bu ülkeye bir şekilde giden bir çok Türk gencinin yaptığı işleri yapar. Mesela, benzinliklerde pompacılık, restoranlarda bulaşıkcılık yapar. Taksicilik yapar. Daha başka işlerde çalışır. Okurken, çalışırken para biriktirir. Araba alır. Üniversite eğitimini bitirince Türkiye’ye döner. Çukurova Holding’de çalışmaya başlıyor. Yapı Kıredi Bankası’nda memur olarak çalışır. Sonra kendi işini kurar. Yaptığı en önemli iş bankacılık alanında gösterdiği büyük başarılarıdır. Başta Finansbank olmak üzere bir takım finans şirketleri kurar. Özyeğin Üniversitesi’ni kurar. Bir vakitler Amerika’ya gitmek için uçak bileti almakta zorlanan insan, sonraki yıllardaTürkiye’nin büyük işadamlarından birisi oluyor.
Gelelim İshak Alaton’a.. Alaton gemilerde kaynak işçisi olarak çalıştıktan sonra, yurt dışına çıkmış. Yurt dışından dönünce Üzeyir Garih’le birlikte Alarko Holding’i kurar. İshak Alaton kitabın yazıldığı tarihte dünyada 20 milyon yahudi olduğunu ve ve yahudilerin dünyaya hükmetme başarısındaki sırrın, eğitim olduğunun altını çiziyor.Hiç bir insanın hayatta vazgeçilmez olmadığını söyleyen Alaton yazdığı kitapta “Mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla dolu” der. Bu arada ülkemizin bir çok yerinde çocukluk ve gençlik yılları yoksulluku içinde geçen fakat sonra da zorlukları yenerek önemli ve büyük işler yapan on binlerce insanımızın olduğunu söyleyelim.
Demem o ki: Hayatta zoru tercih edenler zor yetişiyor.K onforlu katlar, konforlu yataklar, villalar, varlıklı bir hayat zoru yenen insanlar tarafından kolay elde edilmiyor. Aynı şekilde siyasi makamlar da kolay elde edilmiyor. Anlayacağınız . İyi bir gelecek yorulmak ister, çalışmak ister . Bunun için rahata kıymak gerekir, uykusuz kalmak gerekir. Bu şekilde kazanılan servet ve makamlar kıymetli olur. “Devlet malı deniz” sayesinde köşeyi dönenler, mirasyediler çalışarak kazanmanın anlam ve değerini bilmez.
Yazıyı bir bilgenin çalışarak kazanmanın önemini anlatan şu sözleriyle bitirelim.. “ Oğlumun acıkmasını istiyorum, doymanın tadını alabilmesi için. Oğlumun susamasını arzu ediyorum, doya doya su içip kanabilmesi için. Oğlumun geceleri uykusuz kalmasını istiyorum, göz kapakları dolu dolu uyuyabilmesi için..”
Dününü ve mevcudu yiyerek hayatını sürdürenler başlarına gelen en küçük bir sıkıntıda çuvallıyor, yere düşüyor ve ne yapacağın bilemiyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.